Paylaş
Çok “klişe” bulmuş filme dair bu eleştirimizi.
Hıncal abicim, klişelerle dolu bir filmin öyle olduğunu yazmanın nesi klişe?
Şimdi şunlara bir bak istersen.
Başrol filmde başına ne gelirse gelsin ölmezse, kurşun yağmuru altında bile sadece omuzundan yaralanırsa...
Ateş eden adamların kurşunu asla bitmezse...
Şehre uzak, ormanlık alan içindeki eve taşınan çekirdek aileyi korkunç bir hikaye bekliyorsa...
Korku filmlerinde seks yapanlar ölmeye mahkumsa...
Kötüler sonunda hep kaybederse...
Evlilik kurumu ve milliyetçilik baş tacı edilirse...
Kovalama sahnelerinde çöp kutuları ve tezgahlar devrilir, arabalar takla atar ama yayalar hep kendilerini kenara atıp kurtulursa...
Ölecek kişi son sözlerini söylemeden asla ölmezse...
Bir silah gösterilmişse, o silah mutlaka kullanılırsa...
Başrol bomba patladığında, son anda kendini yere atıp kurtulursa...
Ana karakter ve kötü adam filmin sonunda o beklenen kavgayı yapar, bizim adam önce dayak yiyip finalde kötüyü alt ederse...
Esas adama saldıran 20 kişi aynı anda değil de teker teker saldırırsa...
Bunlar gibi sahneler filmlerde bolsa, çoksa, göze sokuluyorsa.
Biz bunları fark edip, sinemada ilk kez görmüş gibi mi davranacağız?
“Greta” da pek çok sahnesini aslında ezbere bildiğimiz sıradan bir gerilimken, “klişe” demeseydik de ne deseydik acaba!
Zengin ve fakirin sanatı
Sanatçı olmak da tesadüf değil; belli kriterlere bağlı olabiliyor çoğu zaman.
Olduğunuz yerin, geldiğiniz ailenin varlıklı, saygın, zengin olması bir etken mesela.
Edouard Manet bir hakimin oğluydu, bir İsveç prensinin soyundan geliyordu.
Leonardo da Vinci’nin babası tanınmış bir avukattı.
Michelangelo’nun ailesi zengin bankacılardan oluşuyordu.
Sanatçıların varlıklı ve saygın ailelerden gelme geleneği geçmişten günümüze de çok farklılık göstermiş değil.
Kişinin ailesi ne kadar zenginse, kendini sanat dünyasında bulma olasılığı o kadar artıyor.
Yapılan araştırmalara göre bir ailenin yıllık gelirine eklenen her 10 bin dolar, o aileden bir oyuncu, yönetmen, müzisyen, ressam ya da heykeltıraş çıkma olasılığını yüzde 2 oranında artırıyor.
Gelir düzeyi yüksek ailelerde yetişen çocukların sanatın iyi haliyle küçükken tanışma oranları tabii ki çok daha fazla.
Dahası sanatçının ilk yıllarında fazla para kazanma ihtimalinin olmaması da zengin aile çocuklarının o yılları daha kolay geçirmelerini sağlıyor.
Böylelikle kariyerlerine daha rahat devam edebiliyor ve o zor dönemde havlu atmak zorunda kalmıyorlar.
Çocukluk ve gençlik yılları yoksun ve yoksulluk içinde geçen sanatçıların, varlıklı aile çocuklarına oranla tek avantajı hırslı ve azimli olmaları.
Zengin ailelerin çocukları altyapı açısından çok daha dolu ve donanımlı oluyor, sanat dünyasına hep bir-sıfır önde başlıyor.
Öfkeli amca dayağı!
Yediği eriğin çekirdeğini arabasının üstüne atan bir çocuğu öldüresiye döven adamın videosunu görünce, aklıma “topunuzu keserim” diye bizi sürekli korkutan komşumuz geldi.
Çocukların kabusu olan böyle tipler hep vardı aslında.
Ama bu şahıs öfke dozunu çok çok aşmış!
Çocuğun açıklamalarını dinledim.
Yedikleri eriklerin çekirdekleri bir adamın arabasına gelmiş.
Adam da arabasına taş attıkların düşünmüş, çocuğu kovalamış, başlamış vurmaya, “kaçarken nefesim kesildi, yakalandım” diyor çocukcağız.
Hadi diyelim taş attı, taş atsa ne olur, git ailesini bul, yap şikayetini, varsa hasar, parası neyse ödetmeye çalış.
Ya da çocuğa güzel bir dille yaptığının yanlış olduğunu anlat.
Bir iki okşa kafasını.
Çocuktur de geç.
Öldüresiye, ağzını burnunu kanatana kadar dövmek ne oluyor!
Allah’tan sokakta kameralar var da olay kaydedilmiş.
Üzülme çocuk, bu öfkeli “amca”ya karşı er ya da geç bir gün hak yerini bulacaktır.
Paylaş