Paylaş
En favori bakanım, baba gibi gördüğüm, babacan, samimi, çalışkan Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’nın önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Günlerdir uykusuzluktan gözleri kan çanağı olmuş halde çalışan, hepimizin gergin olduğu şu günlerde sabrı, olaylara hakim tavrıyla dikkat çeken ama üzüntüsünden sesinin titremesine engel olamayacak kadar da samimi, basın toplantısı sırasında muhabir arkadaşımızın isteğine “kusura bakma kızım” diyerek babacan tavrını bir kez daha ortaya koyan, ilk ölüm haberini kendi yakınını kaybetmişçesine içten üzülerek duyuran bakanımıza helal olsun.
Sürekli hastalık haberi vermesine rağmen seviyorsak bu kadar kendisini, başka söze gerek yoktur sanırım, işini iyi yapıyordur, güvenimizi kazanmıştır, candır, alkışlanası bakanımızdır.
Diğer yanda İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, yurtdışında gelip de karantina otobüsünden indirilen iki yolcuyla ilgili olaya anında el koydu, soruşturma başlattıklarını açıkladı ve “yanlış yapılan bu biniş işlemiyle ilgili gereği yapılıyor. Yolcular karantinaya alınıyor. 14 gün sonra Kıbrıs’a göndereceğiz” açıklamasıyla alkışı aldı.
Diğer güzel tavır Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk’tan geldi. Selçuk çok tatlı bir yaklaşımla twitter hesabından “Çocuklar evde sıkıldığınızı biliyorum. Buradan söz olsun, okula döndüğünüz ilk günün ilk teneffüsünü, o güne özel olarak 40 dakika yapacağız” yazdı.
Çocuklar tatili sever, okula dönme fikrinden çok hoşlanmadıklarını tahmin edebiliyoruz ama bakanımızın bunu göz önünde bulundurarak verdiği 40 dakikalık teneffüs sözü eminim hepsinin hoşuna gitmiştir.
Belki de iyileşeceğiz
Ne oldu o hunharca tüketen, süsümüzden, püsümüzden, gittiğimiz restorandan, yediğimiz yiyeceklere, giydiğimiz kıyafetlere kadar hiçbir lüksümüzden ödün vermeyen bizlere, sizlere?
Dip boyalarınız çıkmaya başladı, değil mi?
Çok yakında herkesin gerçek saç rengini öğrenmiş olacağız.
Protez tırnakların bakımı zamanında yapılmayacak.
Ha bir de ipek kirpikler var, onların da ömrü tükenmek üzeredir sanırım.
Yeni açılan restoranda ilk rezervasyon yaptıran biz mi olmalıydık?
Bir de Avrupa seyahati vardı planlarda, değil mi!
Kalacağımız otelin merkezde olanını seçmeye çalışıyorduk! Şu falanca markanın yaz koleksiyonda neler mi vardı!
Evet, şimdi hepimiz evdeyiz ve içimize dönme, aşırı tüketime son verme, kendimizi, özümüzü bulma zamanı.
Dünya değişecek ve hepimiz de onunla birlikte değişeceğiz.
Bu yeni dünyada belki de her şey daha iyi olacak, gereksiz tüketim, aşırılıklar, şımarıklıklar, sömürme alışkanlığı kendini daha dingin, daha sakin, daha doğaya ve dünyaya saygılı bir düzene bırakacak. Her şerden bir hayır doğar derler.
Umarım en az zararla atlatacağımız bu dönemden bir ders alır ve dünyayla, doğayla birlikte biz de iyileşiriz.
Şimdi empati zamanı
Sosyal medya hesaplarım üzerinden takipçilerimle bir soru cevap yaptım. Önce, “Hem kendi hem de çevremizin sağlığı için zorunlu karantina gereği sokağa çıkmıyoruz. Neyse ki bu geçici. Peki ömür boyu kafese kapatılmış olsanız nasıl hissederdiniz?” diye sordum.
Binlerce mesaj geldi. Nursel Tekin, “ölmeden mezara girmiş oluruz” diye yazdı.
Sürgün Şehsade, “yaşayan bir ölü gibi olurduk” dedi.
Sude Taşlı “ciddi bir psikolojik rahatsızlık yaşanır” cevabını verdi.
Çoğu “deliririm” diyordu cevabında. Evet, aynı sirklerdeki, barınaklardaki, yunus gösteri merkezlerindeki, deney kafeslerindeki ve hayvanat bahçelerindeki hayvanlar gibi. Sırf bize eğlence olsun diye özgürlükleri çalınan, ailelerinden ve doğal ortamlarından uzakta tutsak edilen o masum canlılar gibi.
Şimdi düşünme ve empati yapma zamanı. İyileşirken, hissederken, iyileştirme, başka canlılar için de hissetme zamanı.
Final sorum şuydu takipçilerime “sirkler, gösteri parkları ve hayvanat bahçeleri kapatılsın mı?” Bir kişi bile kapatılmasın demedi.
Umarım korona, zorunlu kıldığı karantina ve yaşattıklarından sonra insanlığa ders olur, insanın hayvanlara, doğaya yaptığı zulümlere gerçekten bir son verir.
Paylaş