Paylaş
Şehitlerimizin mekânı cennet olsun, ailelerinin ve milletimizin başı sağ olsun. Duyduğum ilk andan itibaren hep aynı şeyi söylüyorum: “Söz de mutabakat da bitti...”
Çünkü 34 askerimizin hain bir şekilde şehit edilmesi söz değil, eylem gerektiyordu. Nitekim Suriye rejim unsurlarına karşı gerçekleştirilen askeri harekâtta 2’si general olmak üzere yüzlerce rejim unsuru imha edildi.
Oysa Türk askeri orada Suriye’nin toprak bütünlüğünü de kapsayan, sivilleri korumak ve göç dalgalarını önlemek gibi barışçıl amaçlar için bulunuyordu. Rusya ve İran ile Türkiye’nin imzaladığı mutabakat da buna dayanıyordu.
Çatışmasızlık bölgesi ilan edilen İdlib’de Türkiye 12, Rusya 10, İran 7 gözlem noktası kurdu. Ama Rusya ve İran’ın desteğini alan Esad yönetimi, yalnızca Türkiye’nin gözlem noktalarına saldırılar düzenledi. Sonunda işi, başta da söylediğim gibi 34 askerimizin şehit olmasına yol açan “alçakça” bir saldırıya kadar vardırdı.
SALDIRININ DETAYLARI
Saldırı için alçakça dememin nedeni, askerlerimize yönelik saldırının ayrıntılarında gizli. Basına yansıyan haberlere göre Esad rejimi, İran milisleri ve Rus güçlerinin İdlib’deki TSK unsurlarına yönelik saldırısı perşembe günü saat 13.25’te başladı. Rejim ve destekçileri, Cebel Zaviye bölgesindeki Balyun’da bulunan Türk birliklerine karadan, birden fazla bölgeden, 15 dakika boyunca roket ve top mermisi atışı yaptı. Bölgeye 150’yi aşkın roket mermisi düştü. 13.40’ta da hava bombardımanı başladı. Rus uçakları bölgeye intikal eden bir konvoy ile Türk askerinin bulunduğu eski belediye binasını hedef aldı. Cebel Zaviye yakınlarındaki Balyun’da bulunan belediye binası, uçaklardan atılan 3 füzeyle yıkıldı. Bina içinde çok sayıda askerimiz şehit düştü. Askerleri enkaz altından çıkarmak isteyen askerlerimiz ise saldırıların devam etmesi üzerine yakınlardaki başka bir binaya sığındı. Bu bina da Rus uçakları tarafından hedef alındı. Vurulan son binada da şehit düşenler ve enkaz altında kalanlar oldu. Çok sayıda askeri araç da kullanılamaz hale geldi. Yerel unsurlardan harekât merkezlerine gönderilen raporlarda, Türk askerlerine bomba yağdıran uçakların Rusya Federasyonu ve Suriye rejimi uçakları olduğu belirtildi. Uçakların “milliyetleri belli olmasın diye” birden fazla havaalanından kalkış yaptığı ve saldırılara katılan uçak sayısının 10 adet olduğu iddia edildi. TSK unsurları ile Beyaz Baretliler’e ait ambulanslar yoğun bombardıman nedeniyle bölgeye bir süre ulaşamadı. Yaralıların tahliyesi için gönderilmek istenen helikopteri Ruslar vurmakla tehdit etti. Enkaz altındaki askerlerimizi yoğun ateşe rağmen bölgeden tek tek çıkaran halk, kendi imkânlarıyla askerlerimizi Türkiye sınırına kadar taşıdı.
HER YERDE HEDEF
Bu saldırının gerçekleştiği 27 Şubat’tan itibaren 500’e yakın rejim unsuru TSK’nın operasyonlarıyla öldürüldü. Bugüne kadar ise 1 İHA, 8 helikopter, 103 tank, 3 hava savunma sistemi ve toplam 2 bin 212 rejim askeri imha edildi. Rejimin her yerde hedef olduğu açıklandı. Türkiye, imzalanan mutabakatın hiçbir işe yaramadığını gördü. Ne Rusya, ne İran ne de Amerika imzaladıkları mutabakatlara uymuyor. Artık imzalanan mutabakatlar yokmuş gibi davranmaktan başka çare kalmadı.
AVRUPA'NIN SURİYE SAVAŞI BAŞLADI
34 askerimizin şehit edilmesinden sonra gerçekleşen şeylerden birisi de Avrupa’nın Türkiye’yi oyalamaktan başka işe yaramayan anlaşmalarının fiilen sona ermesidir.
Evet, Türkiye anlaşmada değişiklik olmadığını söylese de fiilen anlamı kalmadı. “Demokrasi, hukuk, eşitlik, insan hakları” kavramlarını temsil ettiğini söyleyen Avrupa, konu Suriyeli mülteciler olunca krize giriverdi.
Türkiye, Suriye’den kaçan 4 milyon insana ev sahipliği yaparken, kapıları tutan “medeni Avrupa”, zar zor bunun ancak dörtte biri kadar göçmeni kabul etti. Son üç yılda ise belli kotalara göre 120 bin mülteciyi hangi üye ülkeye yerleştireceğine karar veremedi. Suriyelilere insan değeri vermeyen Avrupa, Türkiye’ye verdiği sözleri de tutmadı. 4 milyon Suriyeliyi koruyan Türkiye’ye 6 milyar Euro taahhüt etti, ancak 2.7 milyar Euro ödedi. Ne vize serbestisi, ne de Gümrük Birliği anlaşmasını yenilediler.
Suriye rejiminin İdlib saldırısıyla, ne mutabakatların ne de anlaşmaların önemi kaldı. Türkiye, geçişleri engellemeyeceğini açıkladı. Yüz binlerce göçmen Batı sınırlarına dayandı. Karşıya geçenlerin sayısı 100 bine ulaşmak üzere. Ama medeni Avrupa’nın tepkisine bakın: Yunanistan gaz bombası, mermi, ses bombası, ne varsa attı göçmenlerin üzerine. Oysa aynı Yunanistan, 15 Temmuz darbesine karışan ve helikopterle kaçan FETÖ’cü darbecilere sığınma hakkı verdi. Binlerce FETÖ üyesini, PKK’lıyı barındırıyor. İşte budur Avrupa’nın ikiyüzlülüğü hatta yüzsüzlüğü...
Paylaş