Paylaş
ABD’nin istihbarat aygıtı olan devlet içindeki hain yapının çözülmesi, dış politikada; küresel güçlerin “çıkarları” değil, ulusal “hak ve menfaatlerin” korunmasına dayalı dış politika ile savunma sanayiindeki çalışmaları Türkiye’yi küresel anlamda “denge ülkesi”, bölgesel olarak da “güç” haline getirdi.
KİM DOST, KİM DÜŞMAN UNUTMADAN
Türkiye kimin dost kimin düşman olduğunu unutmadan, “müttefik” adını taşıyan, dost görünümlü düşman ülkelerin bile takdir etmek zorunda kaldığı son derece dengeli bir dış politika izliyor. NATO üyeliğinin verdiği hakları biliyor ve kullanıyor, sorumluluklarını da yerine getiriyor. Öte yandan savaşan iki taraf; Ukrayna ile Rusya arasında taraf tutmadan barış köprüsü olmaya uğraşıyor.
Batı’nın açık ve gizli tüm çabalarına rağmen Türkiye bu pozisyonu bozmuyor. Sonuçlarını da alıyor; tam da savaşın ortasında Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba’nın görüşmesine ev sahipliği yapıyor. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek üzere Ankara’ya geliyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz haftaya Türkiye’ye gelecek. Önceki gün de, ABD Başkanı Biden’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi yapacağı açıklandı. 10 yıllık gerilimden sonra Birleşik Arap Emirlikleri ile karşılıklı görüşmeler bunun önemli göstergelerinden birisi oldu.
İKİ BAKAN ARASINDAKİ FARK: DEVLET ADAMLIĞI
Jeopolitik üstünlüğü yanında Batı tarafından görmezden gelinen Türkiye’nin dış politikadaki “çıkar” değil “hak”, “savaş” değil “barış” yönü artık öne çıkmış durumda.
Tam bu arada uzun zamandır, sosyal medyada bir “devlet adamının” mesajlarına rastladım. Dışişleri eski bakanlarımızdan Şükrü Sina Gürel, 9 Mart günü akşam 23.38’de Türkiye’nin son zamanlarda uluslararası alanda takdir toplayan dış politikasını şu sözlerle övdü:
“Geç de olsa bugünkü dış sorunlara gerçekçi yaklaşmayı sonunda başaran ve umarım bundan sapmayacak olan hükümet doğru yoldadır.”
Gürel, muhalefete şu karneyi verdi: “Muhalefet, iç ve dış sorunların üstesinden gelebileceklerini göstermekte aciz kalmış ve sınıfta çakmıştır!”
Bakan Gürel’in bu mesajlarını görünce, AKP’nin Dışişleri Bakanlığı’nı, Başbakanlığını yapmış Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun yine aynı gün Twitter’da paylaştığı şu mesaj aklıma geldi: “Yalvar yakar İsrail Cumhurbaşkanı’nı Türkiye’ye getiren Sn. Erdoğan, bizi yine 28 Şubat ittifakı olmakla itham etmiş. Biz de ona 28 Şubat’ın savunan adamı Prof. Dr Necmettin Erbakan Hoca’nın ifadesi ile cevap verelim: ‘Hadi ordan!’”
Şükrü Sina Gürel, siyaseten AKP ile ya da hükümetle hiçbir ilişkisi olmamış, zamanında dış politika konusundaki eleştirileriyle de bilinen muhalif bir siyasetçi. Ama ülkesinin hak ve yararları, evrensel ilkeler söz konusu olduğunda objektiflikten ayrılmadığını da gösterebiliyor. Bir de Türkiye’nin Suriye’deki macerasının baş mimarı olan zamanın Dışişleri Bakanı Davutoğlu gibi isimler var, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’ın yalvara yalvara Türkiye’ye getirildiğini yazabiliyor.
‘TÜRK HAKKINI SAVUNURUM’
Bir, baştan itibaren muhalif Şükrü Sina Gürel’in mesajlarına bir de AKP’nin Dışişleri Bakanı ve Başbakanı şimdilerde ise “muhalif” Davutoğlu’nun yazdıklarına bakın, “devlet adamı” ile kişisel ihtiraslarının kurbanı olanı ayırt ederseniz.
Sayın Gürel’in tweet’lerini görünce beni aldı bir endişe!
Çünkü, muhalif kesimin gözünde Türk dış politikasını övmek en büyük suç ve günah. Bu endişemi de kendi Twitter hesabımdan şöyle paylaştım:
“İnşallah eski Dışişleri Bakanı @sina_gurel muhalafete muhalefetle suçlanıp AKP’li ilan edilmez, zira kitle her iftirayı atmaya müsait...”
Şükrü Bey benim endişeme karşılık şu cevabı yazdı:
“Böyle bir ihtimal umurumda değil! Kimin kim olduğunu herkes bilir. Benim için önemli olan yansızlık değil, doğruluk, dürüstlüktür. Ben her zaman Türk halkının hak ve çıkarlarını savunurum.”
Sayın Bakan Şükrü Sina Gürel’e şu cevabı yazdım: “Devlet adamlığı da budur. Ben bu milletin bir ferdi olarak size teşekkür ederim.”
Elbette Sayın Gürel, yarın yanlış gördüğünü eleştirecektir ama bugün muhalefetse muhalefet, devlet adamlığı ise devlet adamlığını göstermiştir.
Paylaş