Paylaş
Evet, FETÖ siyasi ayağı olmadan yaşayamaz. Bu siyasi ayak çoğunlukla hükümet, hükümet ile savaşıyorsa muhalefettir.
Yaşayan, canlı, yani varlığını koruyan bir terör örgütünün ayakta kalması için iki şey mutlaka gereklidir: Birincisi, uluslararası destek; ikincisi, yurtiçinde siyasi ayak.
FETÖ, PKK, DHKP-C
Bu iki şarta sahip olan örgütler, parayı da elemanı da ekipmanı da bulur, eylemleri için istihbarata da kavuşurlar. PKK ve FETÖ hatta kısmen DHKP-C bunun iki tipik örnekleridir.
Uluslararası destek ve siyasi ayaktan yoksun terör örgütleri, “bölgesel” kalır, kısa sürede dağılır. Dünyadaki tüm terör örgütlerine bakın, arkasında açık ya da örtülü olarak bir yabancı istihbarat örgütünün, yani bir devletin desteğini görürsünüz. Açıktan silahlı terör saldırıları düzenleyen PKK’nın bugünkü uluslararası desteği ABD ve Avrupa’dır. Yurtiçindeki siyasi ayağı da HDP’dir.
HDP, bırakın PKK’ya terör örgütü demeyi, PKK elebaşı Öcalan’ın serbest kalmasını bile savunur haldedir. HDP aynı zamanda dağda konumlanmış teröristlerin taleplerinin sözcülüğünü yapar. Tüm bu oyun, demokrasi, seçim, oy, halk iradesi oyunu altında tezgahlanır.
FETÖ’NÜN GELİŞİM SÜRECİ
FETÖ ise farklıdır, sızdığı devletin gücünü kullanarak terör faaliyetinde bulunur. Silahlı eylemini ise 15 Temmuz gecesi darbe girişimi ile görünür oldu.
Bir istihbarat ve operasyon örgütüdür. Eylemlerini perde arkasından gerçekleştirir. Uluslararası desteği ABD ve yine Avrupa’dan alır. Onların koruması ve hizmetindedir. Ancak içeride “siyasi ayak” kullanır.
1970’lerde MİT Müsteşarı Fuat Doğu’nun “Örgütlenin” talimatıyla harekete geçen, daha sonra ABD istihbarat kuruluşu CIA kontrolünde faaliyetlerini sürdürürken, 40 yıldaki tüm iktidarlar tarafından korundu ve desteklendi. İktidarlar diyorum çünkü siyasi partiler yanında askeri darbe yönetimleri tarafından da himaye edildi.
TBMM’nin FETÖ 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Raporu’nda örgütün gelişim aşamaları şöyle sıralanmıştı:
1970 öncesi örgütün kuruluş aşaması.
1970’ler örgütün temellerinin atılması.
1980-1983 yılları (Sıkıyönetim dönemi: Tedbir dönemi)
1983-1989 yılları (Özal dönemi: Kitleselleşme ve siyasete nüfuz dönemi)
1990’lar (Koalisyonlar dönemi: Şirketleşme ve yurtdışına açılma)
2000’li yıllar AKP dönemi (Paralel devlet aşaması)
PARALEL DEVLETTEN MUHALEFETE
Raporda da belirtildiği gibi, AKP dönemi ile FETÖ paralel devlet aşamasına geçti.
Bu aşama 17-25 Aralık 2013 operasyonu tamamlandı. Bu tarihten itibaren FETÖ, siyasi ayak olarak “muhalefete” yanaştı.
CHP’lileri ziyaret etti, CHP’liler onların davetiyle Amerika’ya gitti, el konulan FETÖ medyasına, Bank Asya’sına destek çıktılar, onlar adına Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundular, Digitürk’ten bile ayrıldılar. 15 Temmuz darbe girişimine, “kontrollü darbe” diyecek kadar ileri gittiler. Dört yıl içinde İP kuruldu, AKP’nin eski başbakanı Davutoğlu GP’yi (Gelecek Partisi), eski Ekonomi Bakanı Babacan DP’yi (Deva Partisi) kurdu.
Artık FETÖ tezleri daha çok dillendirilmeye başlandı. HDP dahil bu partilerden FETÖ’ye karşı açık bir savaş ilanı duyuyor musunuz?
İlginç olan şey, her seçim dönemi FETÖ’cülerin muhalefete umut beslemesi. “Geri dönme” hayallerini bazı siyasetçilerin başarısına bağladıklarını gizlemiyor, açıkça söylüyor, yazıyorlar.
HER ŞEY İKTİDAR İÇİN
Soru şu: Bu siyasetçiler FETÖ üyesi olduğu için mi bunları yapıyorlar?
Benim bu konuda bulduğum cevap şu: Siyasetçiler, örgüt üyesi olduğu için değil, iktidar olmak için FETÖ’cülerle iş tutuyor.
Çünkü şunu biliyorlar: FETÖ ile yakın olmak demek ABD ile yakın olmak demek, Avrupa ile yakın olmak demek. Peki bu ne demek? İktidar olmak demek. Ne diyordu ABD Başkan adayı Joe Biden? “Bence ona (Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile... Partisi, İstanbul’dan dışarı atıldı. Peki biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz.”
ENVER ALTAYLI YEĞENİNE ‘PARTİ KURMAYIN, SOKAĞA DÖKÜLÜN’ DEDİ Mİ?
İP milletvekili Ümit Özdağ’ın, partisinin İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında iddialarını bir başkası söylese İP’liler küfür ve hakaret yağdırırdı. İnsani ve siyasi karakterlerinin özelliği bu, ne yapsan değişmez. Nitekim belli bir kısmı Ümit Özdağ’a hakaret etmeye dün akşamdan başladı, Genel Başkan Meral Akşener’in Buğra Kavuncu’nun yanında yer alan açıklamasından sonra bu da olacaktır. Neyse, gelelim sıcak tartışma konusuna.
Ümit Özdağ, CNN Türk’te Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan’ın sorularını yanıtlarken, İP’nin kuruluş dönemine değindi. 1970’lerde MİT, daha sonra Amerikan CIA ve başka ülkelerin istihbarat kuruluşlarıyla ilişkili olduğu iddia edilen Enver Altaylı, kısa süre önce FETÖ üyeliğiyle siyasi ve askeri casusluk suçları nedeniyle soruşturuldu ve FETÖ üyeliğinden ihraç edilmiş eski bir MİT’çiyi yurtdışına kaçırırken de tutuklandı. Enver Altaylı’nın yeğeni de İP İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu...
KAZAKİSTAN’DA FETÖ DERNEĞİNDE YÖNETİCİ
Ümit Özdağ’ın işaret ettiği bu değil, Kavuncu’nun FETÖ’nün Kazakistan’daki derneğinde üst düzey yönetici olması.
Özdağ, dört yaşından beri tanıdığı, evlerine girip çıkan, sonraki yıllarda da ilişkisi olan Enver Altaylı’nın İP’nin kuruluş aşamasında kendisini ziyaret ettiğini söyledi. Özdağ’a “Parti kurmayın” önerisinde bulunmuş. Özdağ’ın şaşıran bakışları karşısında Altaylı, “Parti kurmayın, sokağa dökülün” demiş.
Özdağ cevap verdikten sonra görüşme sonlanmış. Ardından görüşmeyi ve Altaylı’nın kendisine söylediği, “Parti kurmayın, sokağa dökülün” sözlerini hem Genel Başkanı Meral Akşener’e hem de devletin ilgili kurumlarına rapor etmiş.
Benim için şaşırtıcı olan şey, Enver Altaylı’nın bu yaklaşımına rağmen yeğeni Buğra Kavuncu’nun İP kurucusu olması, partide yönetici olması ve İstanbul il başkanı yapılmasında. Altaylı, Özdağ’a yaptığı öneriyi yeğenine de yaptı mı acaba?
KUMPAS MAĞDURLARI ‘DOLGU MALZEMESİ’
FETÖ kumpası ile hapsedilen ve İP’ye giren tüm isimler, kuruculardan emekli Tuğgeneral Ali Yörük’ün deyimiyle “dolgu malzemesi” olarak kullanıldı ve partiden ayrıldılar. Tecrübeli siyasetçiler de tek tek tasfiye edildi. Siyasi tecrübesi yok denecek kadar az olan Kavuncu’nun önü ilginç bir şekilde açıldı. Tercihin sebebi siyasi tecrübe ise, tasfiye edilenler ondan çok dahasına sahip. Bu tercihin sebebi ne acaba? Hakkındaki iddialar üzerinde durulacağına muhtemelen Özdağ ihraç edilecek. İleriki günler, parti yönetiminin yanında yer aldığı Kavuncu’nun tercih edilmesinin sebebini gösterecektir.
Paylaş