Paylaş
“Adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. Bir ölçüde onlar bizim varlığımızın teminatıdır. Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin. Türkiye’deki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım, erken sayılır.
Daha bunun neye ihtiyacı var, nasıl takviye edilmeli, bu demeli, sürekli o araştırılmalı, daha bir takviye edilmeli, fakat mevcuttan da bir ölçüde taviz verilmemeli derken, yani fevkalade korumaya alınmalı, katiyen zayiata meydan verilmemelidir. Bu açıdan bizim ister bu dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Bu koruma mevzuunda işte arz ettiğim gibi belki işin esnekliğinden istifade edilebilir. Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın.”
FETÖ’NÜN MAHREM HİZMETLERİ
Adliye ve mülkiye, yargı ve içişleri; FETÖ’nün hayati derecede önem verdiği alanlar, Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet gibi devletin can damarları. Örgütün “mahrem hizmetler” dediği en kripto bölümü.
O yüzden örgüt elemanlarına “Sivrilmeden dolaşın” diyordu.
İşte tam da söylediği gibi, FETÖ’cüler devletin can damarlarında sivrilmeden, kendini belli etmeden dolandılar ve ne yazık ki hâlâ dolanıyorlar.
Tekrar edeyim: Yalnız “Dolandılar” demiyorum, “Dolanıyorlar” diyorum.
FETÖ İLTİSAKLI 78 KİŞİ
Hafta başından itibaren 20’si daha önce açığa alınmış 78 vali yardımcısı ve kaymakamın FETÖ ile iltisak ve irtibatları nedeniyle görevden uzaklaştırılması bunu gösteriyor.
Aslında İçişleri Bakanlığı, hem kendi içindeki hem de diğer kurum ve kuruluşlardaki FETÖ ile mücadelede başrolü oynuyor.
Merkezde, Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığı, İstihbarat Daire Başkanlığı, Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Jandarma gibi kurumlar yanında, il Emniyet müdürlükleri ve ilgili şubeler yıllardır önemli işler yapıyorlar.
Öte yandan, İçişleri Bakanlığı kısa süre önce kendi içindeki FETÖ temizliğine ilişkin rakamları şöyle paylaşmıştı: 15 Temmuz’dan bu yana FETÖ ile mücadele kapsamında, mülki idare amirleri, belediyeler dahil İçişleri Bakanlığı’ndan 39 bin 837 kişi ihraç edildi, 5 bin 654 kişi görevden uzaklaştırıldı ve 12 bin 795 kişi de görevine iade edildi.
36 BİN KİŞİ İHRAÇ EDİLDİ
Emniyet Genel Müdürlüğü’nden 30 bin 615 kişi ihraç edildi, 1439 kişi görevinden uzaklaştırılırken, 10 bin 663 kişi ise görevine döndü.
Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 5 bin 561 kişi ihraç edildi, 2 bin 945 kişi görevinden uzaklaştırıldı ve 943 kişi görevine iade edildi.
Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan 509 kişi ihraç edildi, 121 kişi görevinden uzaklaştırıldı ve 66 kişi görevine döndü. FETÖ ile iltisaklı oldukları gerekçesiyle Emniyet ve jandarmadan toplamda 36 bin 176 kişi ihraç edildi.
VALİ VE KAYMAKAMLARIN YÜZDE 25’İ
İçişleri Bakanlığı’nda 15 Temmuz’dan bugüne kadar 1875 mülki idare amirinden 563’ü ile ilgili soruşturma açıldı.
23 Temmuz 2020 günü bakanlığın yaptığı yazılı açıklamaya göre, 1875 mülki amirden 470’i, yani yüzde 25’i ihraç edildi. 93 mülki idare amiri de görevinden uzaklaştırıldı.
Ama işte görüldüğü gibi 15 Temmuz darbe girişiminden dört yıl sonra bile “devletin can damarından” FETÖ’cüler çıkıyor.
Görevden alınanlardan birisi olan Ahlat Kaymakamı Erkan İsa Erat’ın iki hafta önce Cumhurbaşkanı ve diğer devlet yetkilileriyle fotoğraflarının yayınlanması, birilerine “Yok artık, ne oluyor?” dedirtti.
Elbette FETÖ ile mücadele ara sıra aklına gelenler, FETÖ’nün yapılanmasını, metotlarını bilmeden konuşanlar, FETÖ’yü küçümseyenler, FETÖ ile mücadele konusuna “güvenlik” değil siyasi çıkar amaçlı yaklaşanlar, FETÖ ile mücadele ediyor görüntüsü altında FETÖ ile mücadele edenlerle mücadele edenlerin, “Yok artık, daha neler” şeklindeki sahte şaşkınlığı beni şaşırtmıyor.
FETÖ VARSA İMKÂNSIZ YOKTUR
İşin uzmanları bilir: “FETÖ varsa imkânsız yoktur”. Bir FETÖ’cünün girmeyeceği kılık, söylemeyeceği yalan yoktur.
15 Temmuz darbe girişiminde yaralanan ve “gazi” ilan edilen, bakanların evinde ziyaret ettiği, “kahraman” sayılan Kara Kuvvetleri Komutanı’nın koruma ekibinden eski yüzbaşı Burak Akın’ın FETÖ ilişkisini itiraf etmesi, tehlikenin anlaşılmasını sağlamadı. Oysa bu çok önemli bir örnekti.
Darbeden 4 yıl sonra Ege Ordu Komutanı’nın yanındaki emir subayının, Genelkurmay İstihbarat Başkanı’nın emir astsubayının FETÖ’den gözaltına alınıp tutuklanması da işe yaramadı.
Zaten anlaşılsaydı, bu şaşkınlıkları yaşamazdık.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 15 Temmuz’dan bu yana 20 bin dolayında ihraç gerçekleşti. Terörle Mücadele Daire Başkanlığı koordinasyonunda yürütülen “ankesörlü hat” araştırmasında bir o kadar daha isim belirlendi. TSK’daki FETÖ ile mücadele bu anlamda devam ediyor ve temizlik oranı ortalama yüzde 20 dolayında.
Ancak sivil bürokraside bu oranın ortalaması yüzde 4-5’i geçmiyor.
Yazımı bir soruyla tamamlayayım: TSK’da yüzde 20’yi, yargı ve mülkiyede yüzde 25’i, Emniyet’te yüzde 15’i aşan FETÖ temizliğinin sivil bürokraside yüzde 5’te kalması ve hâlâ yeni tespitlerin yapılması ne anlam taşıyor?
Cevabı ben vereyim: FETÖ’nün sivrilmeden hâlâ devletin can damarlarında dolandığını gösteriyor, tam da FETÖ elebaşının dediği gibi...
Paylaş