Paylaş
Yazımda Türkiye’de sağlık çalışanlarının fedakârca çalışmalarını anlatırken, Türkiye’nin dünyanın 55 ülkesine gönderdiği yardımlardan, 60 bine yakın insanımızı dünyanın çeşitli ülkelerinden getirmesinden bahsettim.
En son İsveç’te koronavirüse yakalanmış ama hastaneye yatırılmamış olan Emrah Gülüşken’in İsveç’ten Sağlık Bakanlığı’nın ambulans uçağıyla Türkiye’ye getirilmesinden söz ettim. Her şey bir yana, Türk sağlık çalışanları ve Türkiye’nin bu alanda neredeyse tüm dünyaya örnek olacak kapasitesi gerçekten gurur verici. İtalya, Almanya, Fransa bile gümrüklerde birbirinin maskesine el koyarken, Türkiye’nin İtalya, İspanya, İngiltere hatta Amerika dahil 55 ülkeye yardımı, oradaki tüm sorunu çözmese de simgesel olarak son derece önemli.
Türkiye’nin bu örnek tutumunu, daha önce Uganda’yı öven CHP’li Gürsel Tekin ile Küba’yı örnek veren sanatçı Zülfü Livaneli’nin attığı tweet’lerle karşılaştırdım.
Yazım üzerine Sayın Livaneli sitemli bir mesaj atmış. Bana bir de soru sormuş.
Yazımın sonunda cevabını vereceğim ama önce Livaneli’nin Kübalı doktorları övdüğü tweet’ini bir kez daha hatırlatayım: “Bu zor günlerde içimi ferahlatan tek şey, Küba’nın verdiği insanlık ve dayanışma dersidir. Sosyalizm yaşatır.”
MESAJDAKİ SORU
Yazım üzerine Zülfü Livaneli’nin bana yolladığı mesaj ise şöyle: “O twitin tarihi 17 Mart. Kargaşa dönemi. Ayrıca Küba’nın İtalya ve diğer ülkelere doktor göndermesi ve sağlıktaki başarılarından söz ediliyor sadece. Bu suç mu? Ne kadar dolaylı anlam çıkarmışsın. Bu ülkenin bir insanı olarak her başarı beni sevindirir elbette. Bunu dilerim. Biraz ayıp olmamış mı Nedim, selamlar...”
Elbette, Livaneli’nin ülkenin başarısına sevineceğini ben de biliyorum. Aksini düşünmem. Hatta birçok uzmanın da tepki gösterdiği ilaç önerisini bile buna bağlıyorum.
Benim aklım, Livaneli’nin yolladığı mesajın sonunda yer alan “Ne kadar dolaylı anlam çıkarmışsın. Bu ülkenin bir insanı olarak her başarı beni sevindirir elbette. Bunu dilerim. Biraz ayıp olmamış mı?” sorusuna takıldı, zaten sitemi de o soruda saklı...
Asla kimseye yapmadığım gibi Livaneli’ye de haksızlık etmek istemem. Bu yüzden, tıpkı Kübalı doktorlar gibi Türk doktorlar ve sağlık çalışanları hakkında da olumlu, destekleyici, övücü bir mesajı varsa onu yayınlamak da boynumun borcu diye düşündüm. Çünkü Türk sağlık çalışanları fedekârlıklarıyla bunu ve daha fazlasını hak ediyorlar.
Kim ne yazmış diye bakmak âdetim değildir ama Livaneli’ye haksızlık yapmış olabileceğimi düşünerek, bir sonraki yazımda yer vermek amacıyla Türkiye’de doktorların, hemşirelerin ve tüm sağlık çalışanlarının canı pahasına verdiği mücadele hakkında Twitter hesabına göz atmak zorunda kaldım.
17 Mart’tan itibaren tweet’lerine baktığımda, birçok konuda mesaj yazmış, birçok mesajı da retweet etmiş. Tartışmanın uzamaması için örnek vermeyeceğim, beni de ilgilendirmez. Ama Sayın Livaneli’ye haksızlık da yapmak istemedim.
Ancak Türk sağlık çalışanlarının başarısından duyduğu sevince örnek verebileceğim tek bir mesaj bulamadım. Olsun, kendi tercihi. Türk doktorları, sağlık çalışanları hakkında övücü mesaj yazmak zorunda mı? Elbette değil. Peki Kübalı doktorları övmek suç mu? Elbette hayır.
Şimdi sıra Sayın Livaneli’nin bana yönelttiği, “Biraz ayıp olmuyor mu Nedim?” sorusuna cevap vermeye geldi: “Evet, bu kadar fedakâr çalışan sağlık çalışanlarını hiç olmazsa Kübalılar kadar takdir etmemek biraz ayıp oluyor Sayın Livaneli...”
ÜZGÜNÜM LEYLA, BURASI TÜRKİYE
Leyla isminde İsveç’te ailesiyle yaşayan bir genç kız, koronavirüs teşhisi konmuş kalp hastası babasını kurtarmak için sosyal medyadan Türkiye’ye seslendi. Hastaneye giden babası, virüs akciğere inmeden tedaviye alınamayacağı söylenip astım hastası çocuklarına bulaştıracağı düşünülmeden ve ilaç verilmeden evine gönderilmiş.
Türkiye’den Sağlık Bakanı çağrıya kulak vererek uçak gönderip baba ve üç çocuğunu Türkiye’ye getirtti. Bu arada dün de Rusya’dan akciğerlerinde bir başka rahatsızlığı olan üniversite öğrencisi Türkiye’ye getirildi. Neyse, dönelim Leyla ve ailesine... Baba Emrah Gülüşken’in Türkiye’ye getirilmesi birilerini hayli rahatsız etti. Salgının Türkiye’de görülmesinden itibaren, ölü sayısının bir türlü onların istediği kadar yüksek çıkmamasından rahatsız olanlar bu kez Leyla’yı, babasını, ailesini dillerine doladılar. Baba AKP’liymiş, milyonermiş. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca kendisi gibi Konya Kulu’dan olduğu için uçak göndermiş!
BATMANLIYI KONYALI YAPTILAR
Aile feryat figan nüfus bilgilerini paylaşıp Batmanlı olduğunu anlatmaya çalışıyor, dinleyen yok. Tartışma öyle bir noktaya geldi ki aile üyeleri terör örgütü PKK’nın mağduru olduğunu, otobüslerinin yakıldığını, öğretmen olan kuzenlerinin 1998 yılında Gercüş’te şehit edildiğini anlatmak zorunda kaldı. Kardeşi Rıdvan Gülüşken, “Kendisi ve ailemiz bu vatanın öz evlatlarıyız, bu devlet için can verdik, vermeye da hazırız, Ne mutlu Türküm diyene” yazmak zorunda kaldı. Leyla da vatansever bir insan olduğunu anlatan bir mesajdan sonra, 2017 yılında Facebook hesabından yazdığı, “Yükseldikçe yükselen ey Türk bayrağı. Bizde ne yiğitler vardır ki canını yere serecek sen olduğun yerden düşme diye. Sevgiyi, aşkı bana sormayın çünkü aşkım bayrağım sevgim de vatanımdır” paylaşımına yer verdi. Ve bir genç kız “Yeter artık linç etmeyin” diye yalvarıyor adeta. Başka kılıklara giren FETÖ’cüsünü, PKK’lısını anladık da sosyal medyada “siyaset uğruna” lince ortak olanlar, size ne demeli... Onlara değil ama genç kızımıza söyleyebileceğim tek şey: Üzgünüm Leyla, mesele sen değilsin, mesele siyaset. Burası Türkiye...
Paylaş