İLK YARI:
Nani’siz F.Bahçe’yi ilk yarıda nasıl buldunuz?
Nanili F.Bahçe nasıldı onu bir hatırlayalım. Bir de dünkü F.Bahçe’ye bakalım. Arada çok bir fark yok. Nani gerçekten çok kaliteli ve yaratıcı bir futbolcu. Ama bunları takım adına kullanırsa büyük futbolcu olur. Bildiğim kadarıyla bir sakatlığı yok. Daha sezon başı, kadroda olmamasının bir sebebi olmalı. Büyük bir ihtimalle fazlasıyla ferdi oyunu tercih ettiği için kadroya alınmadı. Nani, kalite ve yeteneklerini kendisi için değil takım için ön plana çıkardığı gün, Nani de Fenerbahçe de çok farklı bir yer edinir.
Fener’in üretkenlik sorunu devam etti mi?
Ediyor zaten. Fenerbahçe’nin önde bir 5’lisi var. Bu 5’liden 2 tanesi futbolu çok iyi bilen ama temposu diğerlerine nazaran daha düşük olan 2’li. Van Persie ve Diego. Yanlarında bir 2’li daha var. Markovic ve Alper. Bunlar son derece aktif ama futbol ve oyun bilgileri bu ikiliden eksik. 5.’si de De Souza. Peki, De Souza’dan ne bekleniyor? Bir orta sahadan gole gitmesi, şutlar atması, asist yapması, oyunu organize etmesi beklenir. Bunların hiçbiri De Souza’da yok. De Souza orta sahayı hakikaten orta saha diye algılıyor. Neredeyse oyunun tamamında sahanın tam ortasındaydı. Topla buluştuğunda da öne 1 pas yapabiliyorsa, yana ve geriye 4 pas yapıyor. O zaman nasıl üretken olacak bu takım? Halbuki bu futbolcuları bir araya koyunca insan buradan çok gol ve pozisyon çıkar diye düşünüyor ama çıkmıyor.
İLK YARI
Baskılı başlayan bir F.Bahçe vardı ilk devrede. Siz nasıl yorumlarsınız?
Genelde Kadıköy’de zaten Fenerbahçe-Galatasaray maçlarının başlangıcı böyle oluyor. Bizim derbiden önce Manchester derbisi vardı. Oradaki heyecan, pozisyon üretme, kaleyle ilgili ataklar Fenerbahçe-Galatasaray maçının çok gerisinde kaldı. Tribün coşkusu da öyle. İlk yarıda G.Saray ’ın büyük mücadelesi, Fenerbahçe’ye cevap verme, karşı koyma isteği vardı ama F.Bahçe kalesinde yarattığı bir tehlike yoktu. G.Saray ilk yarıda F.Bahçe ceza sahası çevresine kadar geldi ama oradan bir tehlike yaratamadan ayrıldı. Peki, F.Bahçe’nin net pozisyonları var mıydı? Tehlikeli fırsatlar yarattı ama bunlar net bir pozisyona dönüşmedi. Sadece belirgin bir F.Bahçe baskısı vardı. Muslera’nın çeldiği toplar vardı mesela. Ve sonunda da çelip gol olan top. Gol anında bir tek şu tartışılabilir. Van Persie aktif alan içinde mi, Muslera’nın hareketine mani oluyor mu? İlk yarıda akılda kalan pozisyon buydu. Benim gördüğüm, orta yapıldığı anda Van Persie aktif alanda ve ofsayttı.
Carole’un sakatlığı ve Olcan tercihi için ne dersiniz?
Ben Carole sakatlanınca Semih’in oyuna dahil olacağını düşündüm. Semih’in oyuna girmesi, olası Fernandao hamlesi için bir ön tedbir olacaktı. Hakan’la birlikte hava toplarında bir avantaj sağlayabilirdi. Ayrıca defansif olarak Hakan, Olcan’a göre daha tecrübeli, bu sebeple tercih edilebilirdi. Yani akla ilk gelen Semih’in oyuna katılımıydı.
İlk devredeki oyun sizi derbi anlamında tatmin etti mi?
Beklediğim futbol kalitesinde değil ama Fenerbahçe’nin oyunda daha hakim ve etkili olduğunu söylemek mümkün.
Nasıl bir 2. yarı ve hocalardan nasıl hamleler bekliyorsunuz?
Alınan 3 puan, Galatasaray’ın Avrupa’da kalışının bir garantisi, Şampiyonlar Ligi’nde de umudun devam etmesi anlamını taşıyor.
İLK YARI
MAÇA 1-0 geride başlamasına rağmen çabuk toparlanan bir Galatasaray vardı. İlk yarıyı nasıl değerlendirirsiniz?
Gerçekten 1-0 geride başladı Galatasaray. Zor bir başlangıç. Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi karnesi kötü. Böyle bir başlangıç, bir umutsuzluğu da beraberinde getirir mi, benzeri çağrışımlar saha içinde ve dışında olabilirdi.
Kolay giden zora dönen maçın röntgenini çekseniz...
BEŞİKTAŞ maça rakibinden çok iyi ve hakim başladı. İlk yarı oyuna baktığımı zaman tamamen Beşiktaş’ın kontrolündeydi. İstediği zaman gol atar, istediği zaman top tutar görüntüsü vardı. Beşiktaş bir antrenman maçı yapsa, yapacaklarını denemek istese karşısına böyle bir takım koyar. Neler yapabileceğini görsün diye. Maçın genel görüntüsü buydu. Kısacası Beşiktaş’ın vites yükseltip, vites küçülttüğü, 85. dakikaya kadar kalesinde sadece bir tehlike hissettiği bir maç. Bu maçı iki bölümde yazmayacağım için, oyunun başından sonuna bir analiz yapsak Beşiktaş’tan ziyade Eskişehir’i konuşabiliriz.
Eskişehir’in temel hatası neydi?
Temel hatadan ziyade şunu söylemek lazım. Eskişehir yazık bir şehir. Bu taraftar, bu şehir böyle bir takımı hak etmiyor. Kuvvetli bir PAF takımı gibi. Ve Eskişehir, bu görüntü devam ederse ligde kalıcı olması tesadüf olur. Bir zavallı Gekas. Derler ya kuş uçmaz kervan geçmez diye. Gekas’ın oynadığı bölge Eskişehir için tam olarak böyle. Bir tane top geçse gol olur. Eskişehir’in elle tutulacak bir yanı yok. 3-4 oyuncu var ‘Ben bu ligde oynayamam’ diye bağırıyor. Onlar ısrarla ‘Oynarsın’ diye destekliyor.
İlk yarının 1-0 bitmesi tesadüf. İkinci yarıda 2-0 öne geçtikten sonra 6-7 olmaması da bence futbolun ne kadar ciddi bir oyun olduğunu Beşiktaşlı futbolcuların yaşamamasından kaynaklandı.
Beşiktaş savunması yine hata yaptı. Sıkıntı nedir?
Eskişehir ancak Gekas’ın attığı gibi bir gol atabilirdi. Bugün Beşiktaş savunması, bireysel bir hata yaptı. Ceza alanı çevresinde baskı yiyip Rhodolfo’nun pasında gol geldi. Oyun son bölümünde de bir şişirme top, neredeyse Beşiktaş’ın 2 puanını götürüyordu. Bir takım böyle bir rakibe böyle bir şişirme top yolluyorsa savunma sorgulanmalı. Beşiktaş savunması ilk kez Eskişehir karşısında zorlanıp hata yapmadı. Her maçta Beşiktaş savunmasının hataları var.
Yani hücuma daha fazla iş düşüyor.
Beşiktaş’ın ilk yarıdaki etkisiz oyunun nedeni neydi?
Büyük bir ihtimalle Fenerbahçe maçının atmosferinden çıkamamış bir Beşiktaş vardı. Esasında bu maçın önemi, Beşiktaş için çok büyüktü. Grubun ilk maçlarından sonra Beşiktaş’ın Skenderbeu galibiyeti ve Sporting’in içeride Moskova’ya kaybetmesiyle belki de Sporting maçı bu gruptaki sıralamayı belirleyecekti. Sporting’i burada yendikten sonra Beşiktaş’ın yolu son derece açıktı.
İlk 45 dakikaya baktığımız zaman Beşiktaş, rakip kalede ciddi bir pozisyon üretememiş, tam tersine kalesinde 4-5 net gol pozisyon veren bir görüntüdeydi. Hal böyle olunca da 1-0’lık ilk yarı skoru Beşiktaş adına umutların devam etmesi açısından önemliydi. Ama Beşiktaş sahanın her bölgesinde rakibinin gerisinde kaldı, rahat top oynamasına, pas yapmasına, her istediğini sahaya yansıtmasına imkan verdi. Bu görüntüsüyle Beşiktaş, bir de rüzgara karşı oynayacağı ikinci yarı için pek iyi sinyaller vermedi.
Quaresma ve Sosa’daki düşüşün nedeni neydi?
Beşiktaş’ın mevcut görüntüsünü 2 oyuncuya bağlayamazsın. Esasında verdikleri görüntüyle arkadaşlarının gerisinde de değiller. Herkes iyi olur da arada onlar kötü olur, tamam. Ama öyle bir durum da yok. Beşiktaş’ta herkes neredeyse o görüntüde. Beşiktaş, rahat pas yapamadığı bir oyunda, rakibine rahat pas yapma imkanı da tanıdı. Beşiktaş, rakibine bu kadar kolay gol pozisyonu vermemeli.
iLK YARI:
G.saray’ı ilk yarıda nasıl buldunuz?
Galatasaray, koşullarına yabancı olduğu saha oyunun başında biraz tedirgindi. Daha doğru ifadeyle rakibin ne yapıp yapamayacağını da kestirecek durumda değildi.
Ne olursa olsun karşısındaki takım Benfica’ya karşı ilk 45 dakikada Lizbon’da gol yememiş, Şampiyonlar Ligi tecrübesi olmayan, hakkında çok fazla bilgi sahibi olunan bir takım değildi. G.Saray’ın esas sıkıntısı ise zemindi.
Zamanla bu tedirginliği attı. Normal bir deplasman maçında nasıl oynaması gerekiyorsa öyle oynamaya çalıştı. Oyunun 20-25 dakikalık bölümünde Astana’nın ciddi atakları vardı ama neticede acemi bir takımdı. Ve bunu çok net bir şekilde gösterdi.
- Kilidi Bilal açtı diyebilir miyiz?
Sezon başından beri Süper Lig’de övgüyle bahsettiğimiz takım Beşiktaş... Hem gol atıyor, hem diğer takımlardan daha iyi futbol oynuyor ve de devamlı performansını artırarak gidiyor. Fakat Ankara’da, geride bıraktığımız haftaların Beşiktaş’ından herhangi bir görüntü yok. Ligin en golcü takımı 45 dakikada 1 pozisyon yaratamamış. Niye yaratamamış?
Beşiktaş 1 kişinin pozisyonunu değiştirerek, esasında asgari 4 futbolcusunu da olumsuz etkiliyor. Beşiktaş ilk yarıda, takımın belki de hücumdaki en etkin silahının hiç gereksiz bölgesini değiştirerek hem Gomez’in, hem de Olcay, Gökhan ve Quaresma’nın verimini düşürerek oynattı. Beşiktaş’ta herkesin pozisyonu değişebilir. Ama Sosa’nın değişmez... Diyeceksin ki, “Sosa’nın normalde oynadığı pozisyonla bugün oynadığı pozisyon arasında yaklaşık 20 metrelik bir fark var.” Bu 20 metrelik fark, Beşiktaş’ın bütün oyununu etkiliyor. Başta Sosa’yı etkiliyor. Onu dışında önde alınabilecek topları alamayan hücumcuları etkiliyor. Beşiktaş ‘daha fazla ofansif futbolcuyla oynayarak, daha fazla pozisyon üretirim’ mantığından vazgeçmeli.
Çünkü biraz evvel dedim, bir pozisyon değişikliği 4-5 kişiyi etkiliyor. Beşiktaş ilk yarı bunun sıkıntısını net bir şekilde çekiyor.
Yanlış mantık...
Hem defansından oyuna soktuğu toplarda, hem de özellikle rakip ceza alanı civarında Sosa’nın toplarını Gökhan, Quaresma veya Olcay kullanmak mecburiyetinde kalıyor.
Bunların hiçbiri bir Sosa değil. Dolayısıyla benim için ilk 45’in tek özelliği bu. Buna şunu da ilave edelim. G.Birliği iyi mi oynuyor? Hayır... G.Birliği çıkıştaki topların neredeyse yarısını Beşiktaş’a oynadı. Biraz dikkatli olsa Gençlerbirliği, Beşiktaş’a daha da tehlike yaratabilirdi. Kısacası benim için çok fazla futbol yönü ağır basmayan ilk 45 dakikada en önemli gözüken unsur bu...
-3 bininci gol, futbolcularda baskı yarattı mı?
* Gençlerbirliği karşısında Beşiktaş ilk yarı neler yaptı, neler yapamadı?
- SEZON başından beri Süper Lig’de övgüyle bahsettiğimiz takım Beşiktaş... Hem gol atıyor, hem diğer takımlardan daha iyi futbol oynuyor ve de devamlı performansını artırarak gidiyor. Fakat Ankara’da, geride bıraktığımız haftaların Beşiktaş’ından herhangi bir görüntü yok. Ligin en golcü takımı 45 dakikada 1 pozisyon yaratamamış. Niye yaratamamış? Beşiktaş 1 kişinin pozisyonunu değiştirerek, esasında asgari 4 futbolcusunu da olumsuz etkiliyor. Beşiktaş ilk yarıda, takımın belki de hücumdaki en etkin silahının hiç gereksiz bölgesini değiştirerek hem Gomez’in, hem Olcay, Gökhan ve Quaresma’nın da verimini düşürerek oynattı. Beşiktaş’ta herkesin pozisyonu değişebilir. Ama Sosa’nın değişmez... Diyeceksin ki, “Sosa’nın normalde oynadığı pozisyonla bugün oynadığı pozisyon arasında yaklaşık 20 metrelik bir fark var.” Bu 20 metrelik fark, Beşiktaş’ın bütün oyununu etkiliyor. Başta Sosa’yı etkiliyor. Onu dışında önde alınabilecek topları alamayan hücumcuları etkiliyor.
Beşiktaş ‘daha fazla ofansif futbolcuyla oynayarak, daha fazla pozisyon üretirim’ mantığından vazgeçmeli. Çünkü biraz evvel dedim, bir pozisyon değişikliği 4-5 kişiyi etkiliyor. Beşiktaş ilk yarı bunun sıkıntısını net bir şekilde çekiyor. Hem defansından oyuna soktuğu toplarda, hem de özellikle rakip ceza alanı civarında Sosa’nın toplarını Gökhan, Quaresma veya Olcay kullanmak mecburiyetinde kalıyor. Bunların hiçbiri bir Sosa değil. Dolayısıyla benim için ilk 45 dakikanın tek özelliği bu... Buna şunu da ilave edelim. Gençlerbirliği iyi mi oynuyor? Hayır... Gençlerbirliği çıkıştaki topların neredeyse yarısını Beşiktaş’a oynadı. Biraz dikkatli olsa Gençlerbirliği, Beşiktaş’a daha da tehlike yaratabilirdi. Kısacası benim için çok fazla futbol yönü ağır basmayan ilk 45 dakikada en önemli gözüken unsur bu...
* Oğuzhan’ın yokluğunu aradı mı Beşiktaş?- Oğuzhan’ın yokluğunu arıyor, ama aratmayacak dizilişi de, Beşiktaş kendisi yapmıyor. Mesela Oğuzhan olsa, Atiba ile o ikili işini daha sağlıklı yapıyor. Ama Sosa yapamıyor. Ne orada başarı sağlıyor, ne de hücumda etkili olabiliyor. Yani denir ki, “Ya hocam bu kadar yazıyorsun, bir tek adamla ilgili şeyi. İlk 45 dakikada başka bir şey yok mu sahada.” Yani, “Yok” desek yalan söylemiş olmayız.
* 3 bininci gol, futbolcularda baskı yarattı mı?
- 3 bininci gol kimsenin umuru değil... Hiç kimse, hiçbir futbolcu onu düşünmez. Gazeteler bunu düşünür. Sahaya çıkan hiçbir futbolcunun kafasında bu yoktur.
* İkinci devre öncesi veya esnasında ne değişiklikler yapılabilir?