Paylaş
Bir gazeteci Numan Kurtulmuş’u sorunca durdu, geri döndü ve sert bir cevap verdi.
Gazeteci, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un sabah saatlerinde Anadolu Ajansı yayın kuruluyla yaptığı ve haber kanallarınca canlı yayınlanan mülakatındaki sözleri soruyordu.
Kurtulmuş’un, Kılıçdaroğlu’nun tepki verdiği sözleri şöyleydi:
- “Bundan sonra da suikastlar, canlı bombalar, vesaireler bunlar devam edebilir. (..) Şimdi referandum sürecinin, onlar için ayrı bir motivasyon unsuru olduğu kanaatindeyim. 'Aman şu referandumda evet çıkmasın' diye terör örgütlerini de kullanarak Türkiye'de bir korku atmosferi oluşturabilirler, halkı canından bezdirecek bir noktaya getirebilirler.
- “Bununla ilgili her türlü tedbirlerimizi alıyoruz. Allah'ın izniyle referandumda büyük oranda 'evet' çıktıktan sonra da bu terör örgütleri, hiçbir şekilde sesi soluğu çıkmayacak noktaya gelirler. Bu motivasyonlarını da kaybederler."
"Bu, 'Şu anda terörü biz destekliyoruz'un itirafıdır” diye başladı Kılıçdaroğlu ve devam etti:
- “Yani ‘Sürekli terörü besliyoruz, terör örgütlerine göz yumuyoruz. İnsanlar ölüyor, insanlar katlediliyor. Eğer bizi seçerseniz, başkanlık rejimini, tek adam rejimini getirirseniz terör bitecek' anlamına geliyor.
- “Bu çok talihsiz bir itiraftır. Eğer gerçekten olay böyleyse bugünkü terörün kaynağı bu hükümettir. Bunu da hükümet sözcüsü açıkça itiraf etmiştir. Çok üzgünüm. Böyle bir lafı asla duymak istemezdim. Numan Kurtulmuş gibi birisinin kalkıp, bu itirafı 80 milyonun önünde yapmış olması son derece hazindir, son derece utanç vericidir.”
Kurtulmuş’ın Kılıçdaroğlu’na Twitter üzerinden cevabını da biliyorsunuz:
- “Kendisi, ne söylediklerimi okumuş ne de dinlemiştir. Bir muhabirin, yorumunu katarak yönelttiği soruya, sözlerimi çarpıtarak ve bağlamından kopararak, cevap vermesi siyasi suiistimaldir.”
Anayasa değişikliği yaklaşık iki ay sonra referanduma sunulacakken siyasetin giderek sertleşmesinin nedenlerinden biri, aslında dilin altındaki bakla, referandum sürecinin en ciddi sorunlarından biri.
AK Parti son bir-iki haftadır, Başbakan Binali Yıldırım’dan başlayarak alt kademelere doğru AK Parti-MHP ‘Evet’ cephesi, CHP-HDP ‘Hayır’ cephesi türünden bir söylem geliştirmeye başladı.
Üstelik ne CHP, ne de HDP den bu yönde bir işaret gelmesine rağmen…
Gerçi dün Kurtulmuş, MHP ile ayrı kampanyalar yürüteceklerini de söyledi, ama terör eylemleriyle referandum arasında öyle bir ilinti kurdu ki, adeta halk oylamasında ‘Evet’ çıkınca terör eylemleri son bulur anlamı gerçekten çıkartılabilir.
Sorun da işte burada.
MHP öteden beri, AK Parti de Abdullah Öcalan ile İmralı’daki dolaylı diyalogun, PKK’nın yeniden terör eylemlerine başlamasıyla kesilmesinden bu yana HDP’yi “PKK’nın yasal uzantısı” olarak görüyor.
Referandumda bütün icra yetkilerinin cumhurbaşkanı elinde toplanıp, cumhurbaşkanının Meclis ve yargı üzerindeki kontrolünün artmasına “Hayır” demeyi düşünen milyonlarca vatandaş var.
CHP’nin endişesi, hükümet kanadından şu anda ima yoluyla kullanılan bu söylemin halk oylaması kampanyası sırasında açıkça ‘Hayır diyen teröristtir, teröre yardımcıdır’ söylemine suçlamasına dönüşmesi.
Bu söylem işe yarar mı? Özellikle hükümetin, Kurtulmuş’un dediği gibi canlı bomba ve suikast eylemlerinin devam edebileceğini düşündüğü bir ortamda, evet yarayabilir.
Ancak nüfusun yarıya yakın bölümünü teröre yardım etmekle damgalamak, sadece o ülkenin nasıl yönetildiğinin, o halk oylamasının adil koşullarda yapılıp yapılmadığının sorgulanmasına yol açmakla kalmaz, daha tehlikelisi, zaten mevcut kutuplaşmayı daha da derinleştirebilir.
“Evet” cephesini yönetenlerin “Hayır” diyecek olanları terörizmle aynı çizgide gösterecek söylemlerden kaçınmasında memleketin selameti bakımından fayda var.
Halk oylaması öyle ya da böyle gelir geçer, ama siyasi muhalifleri terörizm sepetine atıp hedef haline getirmenin etkileri toplumda kalır. Yazık olur, değmez.
Paylaş