Paylaş
Dün Türk askeriyesi, Suriye’de Rusya ile ortak bir operasyon ile El-Bab çevresindeki IŞİD hedeflerinin vurulduğunu bildirdi.
Ya da başka türlü, mesela şöyle söyleyebiliriz.
ABD öncülüğünde anti-IŞİD koalisyonu içinde yer alan NATO üyesi Türkiye, NATO’nun rakibi Rusya ile birlikte Suriye’deki IŞİD hedefini vurdu.
Üstelik ABD ile Rusya’nın 1992’de Sovyetlerin dağılmasından bu yana görülmemiş ölçüde birbirine girdiği bir sırada…
Düşünün ki ABD Başkanı Barack Obama’nın siber casusluk suçlamalarıyla 35 Rus diplomatını “istenmeyen adam ilan ettiği 29 Aralık’ın ertesi günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de 35 Amerikalı diplomatın sınır dışı edileceğini duyurdu.
Ama ilerleyen saatlerde Obama ile dalga geçer gibi bunu askıya alıp Trump'ı beklemeye karar verdi.
Soğuk Savaş hareketleri bunlar.
Obama, 20 Ocak’ta görevi devredeceği Donald Turmp’a enkaz bırakmak için elinden geleni yapıyor; Amerikan iç politikası dış politikası üzerinde belki hiç bu kadar yıkıcı etkiye sahip olmamıştı.
Türkiye’nin Suriye hamleleri Amerikan-Rus geriliminin tam ortasında…
Obama 29 Aralık’ta uyandığında aldığı ilk haberlerden birisi Suriye’deki Beşar Esad rejimi ile karşıtlarının Türkiye ve Rusya garantörlüğünde ateşkes üzerinde nihayet anlaştıkları olmuştu.
Öyle anlaşılıyor ki Rus diplomatları sınır dışı etme kararı onu izledi, Rus jetlerinin Türk Özel Kuvvetlerince verilen istihbarat sonucu saptadıkları IŞİD hedeflerini bombalaması da ardından geldi.
O arada bir de operasyonlarda bir IŞİD konvoyunun vurulduğu ve içinde Rakka’dan El-Bab’a takviye olarak gönderilen Abu Hussen Tunusi isimli bir IŞİD şefinin de bulunduğu bilgisi geldi.
Ve yine gelişmelerden anlıyoruz ki, ABD jetleri de, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun sözleriyle “Uzun süreden sonra ilk defa” El-Bab çevresindeki IŞİD mevzilerini vurdu.
Peki, niye mi NATO üyesi Türkiye, üstelik İncirlik üssünü ABD öncülüğündeki koalisyona açtığı halde, gidip ABD’nin ve NATO’nun en önemli rakibi Suriye ile işbirliği yaptı?
Avrasyacılık olsun diye mi?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şikâyet ettiği üzere El-Bab’ta istediği desteği Amerika’dan alamadığı için, bu fırsatı değerlendireceğini tahmin ettiği Rusya’dan almak için mi?
Yoksa ABD’yi sonunda işbirlikçisi PYD’nin çıkarları aleyhine El-Bab operasyonunda yer almaya zorlamak için mi?
Çünkü Obama’nın Suriye politikası da yaman çelişkiler içinde.
Türkiye’nin ayaklarının suya erip siyaset değiştirdiği ortada…
Ancak geçiş dönemindeki ABD manevra yapmakta zorlanıyor.
Bugüne dek, yani Rusya ve Türkiye garantörlüğündeki ateşkes ilanı ve Rusya’nın Türkiye’nin gösterdiği hedeflere vuruşuna dek El Bab harekâtına katılmıyorlardı.
Çünkü Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekâtının iki hedefi olduğu biliniyordu: Biri El-Bab’ı IŞİD’ten almak, diğeri de PYD/PKK eline bırakmamak.
Yani Türkiye açısından İncirlikten iki Amerikan uçağının kalkıp iki IŞİD hedefini vurmasından çok, bu katılımın siyasi anlamı önemliydi.
O inat kırıldı.
Bir kırılma daha yaşandı dün, pek fazla dikkat çekmedi.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) yönetiminden Neçirvan Barzani, geçenlerde Türkiye’ye geldikten sonra PKK’ya Sincar’ı terketmesi uyarısında bulunmuştu.
PKK buna sert çıktı, biz sizi vururuz asıl dedi. Malum, Kandil KBY arazisindedir.
Ama aynı 29 Aralık günü ABD’den Barzani’ye destek açıklaması geldikten sonra dün, 30 Aralık’ta KBY yayın organı Rudaw’da bir haber çıktı: PKK liderlerinden Murat Karayılan Sincar’dan çekilmeyi görüşmeye hazır olduğunu söylemişti bu habere göre.
Doğruysa, ABD istedikten sonra PKK ikinci Kandil yapmak istediği Sincar’dan çekilmeye kapı açmıştı.
Tabii bu arada bir de Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD’ye çağrısı var: Suriye’de “kalıcı barışa” zemin veren ateşkesi ve terörle mücadeleyi daha “aktif desteklemesi” için.
Bu dönem geçecektir. Her bakımdan.
Şu anda dünya siyasetinde her aktör, Trump’ın göreve başlamasından önce müzakere pozisyonunu güçlendirecek mevziler kazanmaya çalışıyor.
2017 sanılandan daha büyük gelişmelere sahne olacak gibi.
Paylaş