Paylaş
Başbakan Binali Yıldırım “Evet” kampanyası için MHP lideri Devlet Bahçeli’den desteği aldığı sıralarda AK Parti o zamana dek alışılmadık dozda bir Türk milliyetçiliği söylemini benimsemişti.
Yalnızca MHP’nin öteden beri istediği ölüm cezasının geri getirilmesi vaadinin öne çıkarılmasıyla sınırlı değildi bu durum. Örneğin eş-başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dâhil önemli sayıda HDP milletvekilinin art arda tutuklanmaları da bu amaca hizmet edecek şekilde değerlendiriliyordu. HDP’nin PKK’nın aleti olduğu, diyaloga yeniden başlamanın söz konusu olmadığı, Suriye’deki gelişmelere karşın tek yolun kayıtsız şartsız teslimiyet olduğu söyleminin her fırsatta öne çıkarılarak tekrarı da öyle.
AK Parti’deki hesaplar şöyle bir var sayıma dayanıyordu. 1 Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti yüzde 49,5, MHP yüzde 10,8 oranında oy almıştı. Düz toplamları yüzde 60,3 yapıyordu.
MHP ile ittifak nedeniyle araya mesafe koyan Kürt oylar ve MHP’deki muhalefet nedeniyle “Evet” demeyecek seçmenler göz önünde tutulduğunda dahi yüzde 50’nin rahatça geçileceği hesap ediliyordu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 23 Mart akşamı CNN Türk-Kanal D ortak yayınında Hakan Çelik’i yanıtlarken “yüzde 52’nin üzerinde” oy beklediğini ancak bu sonucu aslında “yüzde 60 ile taçlandırmak” gerektiğini söylemesi muhtemelen bu varsayımlar bütününe dayanıyordu. Yüzde 52 (tam olarak 51,8) ise malum, Erdoğan’ın 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı destek oranıydı.
Ancak zaman geçtikçe AK Parti’de MHP’deki sorunun sanılandan daha büyük, çatlağın tahmin edilenden daha derin olduğu yolunda izlenim ağır basmaya başladı. MHP’nin kamuoyunca tanınan isimleri, partiden atılmayı göze alarak (ve neticede atılarak) “hayır” kampanyasına destek veriyorlardı. Bunu yazan gazeteciler, mesela Abdülkadir Selvi Bahçeli’nin tepkisine neden oluyordu ama AK Parti’den dışarıya yansıyan izlenim bu şekildeydi. Dün konuştuğum AK Parti’nin Kürt siyaset üzerinde etkili kaynağım, henüz MHP’deki “Evet” oranının yüzde 35’i aştığını gösteren bir tek güvenilir anket görmediklerini söyledi örneğin.
Bu durum, AK Parti hesaplarını etkiliyordu doğal olarak.
Üstelik tek etken bu da değildi.
AK Parti-MHP kampanyasının HDP’yi ama daha çok da PKK’yı “Evet de çıksa, hatır da çıksa Kürt davasına faydası yok” deyip seçimleri boykot etmeye itebileceği yolunda bir varsayım da vardı. HDP oyunu “hayır” olarak açıkladığına göre, hayırcı cepheden sandığa gitmeyen her oy, kendiliğinden evet oranının artmasına neden olacaktı.
HDP zaten söylem değiştirme yolunda işaret vermedi. Ancak PKK’dan geçtiğimiz aydan itibaren birbirinden sert açıklamalar geldi; belki de Suriye kolu PYD/YPG’nin hem ABD, hem de Rusya’dan Türkiye’ye karşı destek bulmasına paraleldi bu açıklamalar. PKK’nın Kandil’deki başları bırakın boykot ilanını, boykottan söz etmenin dahi Türk devletine ajanlık sayılacağı gibi tehditkâr bir söylem geliştirdi; hayır verilmesinde ısrarlıydı.
Barometre dönmeye başlamıştı. İşte bu noktada AK Parti’de, bir süredir askıya alınan “CHP de PKK gibi hayır diyor” söylemi yeniden canlandırıldı.
Ama asıl dönüm noktası Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı Mesud Barzani’nin 26 Şubat’taki Ankara ziyareti oldu.
Barzani AK Parti iktidarı için mevcut zaman diliminde yalnızca Irak ve Suriye’de PKK ve IŞİD’e karşı ortak tavır alabilmek için önem taşımakla kalmıyordu. Geleneksel, dindar ve aşiret bağları güçlü Kürt seçmen üzerinde bir etkisi de vardı. Bu etki belki niceliksel, aritmetik değeri olan bir etki değildi ama niteliksel, psikolojik yönü, moral yönü güçlü bir etkiydi.
Referandum kampanyasından beri AK Parti hükümetine muhalefeti öne çıkarmayan MHP lideri Bahçeli, Barzani’nin Ankara’da Erdoğan ve Yıldırım ile görüşmelerinde KBY bayrağının göndere çekilmesine sert tepki verdi.
Başka koşullar altında Bahçeli’nin, kendi tabanındaki eğilimi de dikkate alarak bu tepkisini bir süre devam ettirmesi beklenebilirdi. Ama öyle olmadı. Hatta AK Parti kademelerinde Bahçeli’nin mesela “Kürt kökenli” söylemi yerine “Kürt” dediği dahi not edildi. Bahçeli’nin bu tutumu AK Parti saflarında “hayır çıkarsa MHP ve kendi liderliğinin yaşayacağı sıkıntıları” dikkate alan “makul” bir yaklaşım olarak memnuniyete neden oldu.
Böylelikle AK Parti’de Kürt seçmene yönelik adımlar cesaret kazandı.
Başbakan Yıldırım, AK Parti İstanbul İl Örgütünün 21 Mart Nevruz günü düzenlediği kitlesel bir “Doğu ve Güneydoğu Kanaat Önderleriyle Buluşma” toplantısına katıldı.
O arada AK partililer 23 Mart Batman mitingini örgütlemekle meşguldü. Yıldırım Batman mitinginde “evet” oyunu Kürtçe istedi. istedi. Miting, aynı gece CNN Türk’te konuşan Erdoğan’dan övgü aldı.
Şimdi AK Parti 1 Nisan’da Diyarbakır’da Erdoğan ve Yıldırım’ın birlikte katılacağı, belki de gövde gösterisi niteliğinde büyük bir miting için kolları sıvamış bulunuyor.
AK Parti MHP ile ittifak nedeniyle araya mesafe koyan Kürt seçmenin kalbini böylelikle yeniden kazanmak, MHP’deki sorun nedeniyle alamayacağını düşündüğü “evet” desteğini bu yolla telafi etmek istiyor.
Bunu başarıp başaramayacağını görmek için fazla beklememize gerek kalmayacak, sandığa 22 gün kaldı bugün itibarıyla.
Paylaş