Paylaş
Bu açıklama bir gün önce MHP lideri Devlet Bahçeli ile yaptığı ve iki ayrı taslak sunduğu görüşmenin ardından geldi.
Bahçeli de o görüşme ardından henüz nihai anlaşmaya varmadıklarını, ama görüşmenin olumlu geçtiğini söylemişti.
Başbakan diğer yandan CHP’ye çağrıda bulunmaya devam ediyor ve haftaya CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmek istediği mesajı veriyor.
Olan biten açık: AK Parti ve MHP, CHP’yi bir ikilemde bırakmak istiyor.
CHP’yi bırakmak istedikleri ikilem şu: CHP ya başkanlık merkezli anayasa çalışmalarına katılıp, niye katıldığının açıklamasını seçmen kitlesine yapmak zorunda kalacak, ya da dışında kalıp sürekli olarak “terörizmi desteklediği” ve benzeri ağır suçlamalara muhatap olup savunma pozisyonunda kalacak.
Ve şu sıralar CHP’nin, eş başkanları dâhil HDP milletvekillerinin tutuklanması hakkında soru sorması dahi, AK Parti ve MHP tarafından “teröre destek” suçlaması için yeterli olabiliyor; böyle bir dönem.
Nitekim Kılıçdaroğlu kızgınlık içinde hükümete “o zaman terör suçlamasıyla yargılayın beni” diye meydan okudu. Ve asıl IŞİD, PKK, FETÖ terörüne medyan verenin 14 yıldır iş başında olan AK Parti olduğunu söyledi.
İşte savunma pozisyonu budur. Muhtemelen başkanlığa geçiş fikrinin sahibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da desteklenen Yıldırım-Bahçeli çizgisinin kısmen başarılı olmaya başladığı, CHP’nin sinirlerini bozmaya, savunma yapmaya zorladığı şeklinde de yorumlanabilir.
Bu noktada CHP cephesine bakmakta yarar var.
Başbakan Yıldırım’ın son çağrısına CHP sözcüsü Selin Sayek Böke “Bu oyuna gelmeyeceğiz” yanıtını verdi.
Ancak CHP diğer yandan bu hafta sonu Ankara’da bir Anayasa çalıştayı topluyor.
Yalnızca partililerin değil, hukuk, siyaset, sivil toplum, medya dünyasından isimlerin de davetli olduğu bu çalıştayın amacı CHP’nin Anayasa değişikliği konusundaki tutumunu güncellemek.
Demek ki Kılıçdaroğlu –velev ki sonunda başkanlık hedefleyen hiçbir çalışma içinde yer almama kararı devam etse dahi- tutumu daha ayrıntılı, daha gerekçelendirilmiş halde görmek istiyor.
Muhtemelen Başbakan Yıldırım ile yapılabilecek yeni bir görüşmeye yeni bir siyasi-entelektüel hazırlıkla çıkmak istiyor.
Bu önemli bir aşama ve CHP’yi AK Parti-MHP’nin zorladığı türden değil, ama kendi içindeki ikilemle karşı karşıya bırakıyor.
Bu ikilem “oyunun dışında kalmakla”, oyuna girmek arasında…
CHP liderliği oyunun içine girerse, bir taraftan şimdiye dek izlediği “Başkanlık olmaz” ilkesinden vaz geçtiği yolunda iç eleştirilere muhatap olacak.
Bunun karşılığında daha demokratik bir sistem için ağırlığını koyabilir.
Başkanlık altında daha demokratik bir sistem mümkün mü? Evet, mümkün olabilir. Neticede ileri demokratik hak ve özgürlüklerin bulunduğu başkanlık sistemi örnekleri de, koyu diktatörlüklere dönüşebilen parlamenter sistem örnekleri de mevcut.
Aslında Türkiye’de 12 Eylül askeri darbesiyle ortaya çıkan mevcut anayasanın gerçek bir parlamenter sistem örneği olmadığı ve başımıza gelen pek çok sorunun kaynağı olduğu da ortada.
Başbakan Yıldırım, AK Parti taslağının Senatonun bulunmadığı, yargı ve yasamanın yürütme gücü artırılmış başkan üzerinde denge ve denetleme mekanizması daha da zayıflamış, partili cumhurbaşkanı modeli önereceğinin işaretini verdi.
Oysa pekâlâ, örneğin Meclis ve Senato’nun bulunduğu, yarı-başkanlık modeli daha demokratik bir seçenek olarak önerilebilir, yargı bağımsızlığı ve daha geniş hak ve özgürlükler için bastırılabilir.
CHP’nin bunları denedikten sonra olmadığını ilanla “oyundan” çekilmesi imkânı her zaman olacaktır.
CHP baştan “oyun dışında” kalırsa, AK Parti ve MHP tarafından üzerinde anlaşılma sağlanan –eğer sağlanabilirse tabii- bir taslağın adım adım Meclis’te kabul edilip referanduma, halk oylamasına götürülmesine seyirci kalacaktır.
Sürekli itiraz ve halka şikâyet etmesinin bir şey değiştirmemesi, Meclis aritmetiğine yenik düşme ihtimali yüksektir.
Dünyadaki mevcut eğilimler, dünyanın neresinde olursa olsun, halk oylamasına sunulan konunun, onaylanarak çıktığını gösteriyor; bunun en son örneği İngiltere’nin AB’den çıkması için yapılan Brexit referandumunda görüldü.
Mevcut koşullarda CHP’nin ağırlığını koymayı deneyip olmuyorsa itiraz ve boykot hakkını daha ikna edici şekilde kullanması seçeneği daha yapıcı görünüyor.
Tabii karar Kılıçdaroğlu ve CHP liderliğinin olacak ama Cumhuriyetimizin kurucu partisinin Cumhuriyetin geleceği üzerinde yeni bir oyun kurulurken peşinen kendisini dışarıda bırakması, ileride seçmenine bugünden daha zor izah edilebilir.
CHP önemli bir kararın daha eşiğinde görünüyor.
Paylaş