Paylaş
Kendi açılarından komik çünkü birincisi Avrupa Parlamentosu'nun karar makamı Konsey üzerinde bağlayıcı etkisi yok. Nitekim AB Genişleme Sorumlusu Johannes Hahn -oylamanın bugün yapılacağı önceden belli olduğu halde- "biz işimize bakalım" dercesine Ankara'daydı. İkincisi, zaten müzakereler fiilen yapılamıyor ki, sadece kağıt üzerinde var.
Bizim açımızdan trajik, çünkü 2004 yılında AB uyum reformları döneminde Türkiye'yi ayakta alkışlayan aynı Parlamento, dün istenmediğimizi yüzümüze söyledi.
Eğer hükümetler, parlamentonun dediğine kulak asmıyorsa, bu Türkiye'nin gözden çıkartılamayacak kadar önemli olmasından kaynaklanıyor.
Nitekim AB İşleri Bakanı Ömer Çelik dün Parlamentonun siyaseti keselim ama ticaretle göçmen kontrolü devam etsin kararının söz konusu olmayacağını söyledi. Avrupa Parlamentosu'nun bu kadar sığ bir teklifle gelmesi, orada da akılların ne kadar karışık olduğunu gösteriyor.
Gelelim bu cephede dün Parlamento kararı çıktığı sıralarda neler olup bittiğine:
* Bir akşam önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Katar istediği müddetçe üssümüz açık kalır" dedi. Bu bir yönüyle Türk askerinin Körfez'deki sembolik varlığının Katar'ın Suudi Arabistan ile müzakerede koz olarak görülebileceğini akla getiriyor.
* Erdoğan yine bir gece önce Adalet Yürüyüşünün darbeyle bir olmadığını sonunda kabul ederek "Olaysız biterse sorun çıkmaz" dedi. Muhalefetin izin vermeleri sayesinde yürüdüğünü söyledi.
* CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise sabah saatlerinde ve artık 22 gün sonunda İstanbul eteklerinde ulaşmış halde, "İzinle yürümüyoruz, Anayasal hakkımız" diye üsteledi. Neticede Anayasal bir hakkın barışçıl olarak fiili durumla kullanılabileceği sergilenmiş oldu.
* Sabah saatlerinde İstanbul Büyükada'da "zor zamanlarda insan hakları savunuculuğu" semineri yaptığı bildirilen 12 kişi gözaltına alındı.
* Lideri Devlet Bahçeli'nin talimatıyla MHP, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın istediği Meclis iç tüzük değişikliklerine de destek verdi. AK Parti her sıkıntıya düştüğünde MHP imdada yetişiyor ve seçim kazanmanın artık yüzde 50'ye bağlı olduğu ülkemizde AK Parti'nin MHP'ye bağımlılığı artıyor.
Bu bağımlılık Türkiye'nin sadece AB ile değil, Orta Doğu ile ilişkilerini de etkileyecek türden. Keza Suriye krizinin bitimi sürecinde yeniden masaya geleceği aşikar olan Kürt meselesini de...
Bu aşamada artık "Türkiye ile AB birbirine muhtaç" klişesini tekrarlamak da anlamsız. Artık gelinen aşama "Türkiye de, AB de birbiri harcayacak halde değil" aşamasıdır.
Ama bu kadar taşlı bir yolda ilerlemek giderek zorlaşıyor.
O zorluk geçmişte, yani 2003-2004 sürecinde AK Parti-CHP işbirliğiyle aşılmıştı. Şimdi AK Parti-MHP ile Avrupa'nın taşlı yolunda ilerlemek kolay görünmüyor.
Paylaş