Paylaş
Değişik kesimlerden gelen kişilerin bulunduğu bir masada öğle yemeği yiyorduk; konuşulan konu Adalet Yürüyüşü'ydü.
Başlangıçta CHP içinden bazı isimlerin dahi tamamlanacağından kuşku duyduğu yürüyüş hükümetin caydırma girişimlerine, hatta polisin ortaya çıkardığı IŞİD saldırı komplosuna karşın kitleselleşerek devam ettikçe yankısı da yayılmaya başlamıştı.
Örneğin dün Doğan Yayın İlkeleri Toplantısı açılışında konuşan grubun Onursal Başkanı Aydın Doğan, Adalet Yürüyüşü'nün olaysız tamamlanmasının demokrasinin olgunlaşmasının bir işareti olacağını söylemişti. Böylelikle herkesin adalet arayışı yükselecekti.
Bu da yemekte konuşulurken, bir haber daha geldi. Başbakan Binali Yıldırım yürüyüşün "Amacına ulaştığını" (ki bu tek başına izaha muhtaç bir ifade), miting sonrasında artık uzatılmaması gerektiğini, çünkü "kabak tadı verdiğini" söylemişti.
Masada ilk tepkiyi veren kıdemli bir AK Partili oldu. Esprili bir tonda "Ama kabak güzel bir tatlımızdır" dedi.
Gülüştük.
Dün "amacına ulaştı" diyen Başbakan Yıldırım daha bir kaç gün önce Adalet Yürüyüşü'nün "gaflet yürüyüşü" olduğunu, "FETÖ'cüler ve PKK'lılara hizmet ettiğini" ve AK Parti hükümetini devirmeyi amaçladığını söylüyordu.
Başbakan'ın ifadesinden Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin etki alanının ötesine taşıdığı yürüyüş türünden barışçıl, ama kitlesel eylemlerden çekindiği sonucu çıkıyor.
Çünkü şu ana kadar Kılıçdaroğlu'nun başlattığı yürüyüş daha 16 Nisan'da oylanan Anayasa'nın 34'üncü maddesinde yazan barışçıl gösteri hakkı dışına çıkmadı; çıksaydı zaten hükümet bunu değerlendirip engellerdi.
Oysa başta Adalet Yürüyüşü'nü 15 Temmuz hain darbe girişimiyle el tutan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dahi 6 Temmuz'da G20 zirvesi için Hamburg'a giderken söylediği, yürüyüş ve mitingin olaysız bitmesi halinde müdahale edilmeyeceği noktasıdır.
Bunun bir nedeni de 15 Temmuz benzetmesinin hatta AK Parti tabanının tamamını dahi ikna edememiş olmasıdır. Neticede ülkenin size oy vermeyen yarısının terörist ve darbeci ilan edilmesinin bir inandırıcılık sorunu doğurması doğal.
Bir başka nedeni de bugünün Türkiye'sinde mahkemelerin adalet dağıttığı söyleminin de yine AK Parti bünyesinde dahi inandırıcı bulunmamasıdır.
Aslında şiir okuduğu için hapse atılıp kurduğu partinin adını Adalet ile başlatan Erdoğan'ın yürüyüşün anayasal sınırlarda yapıldığını daha önce kabul etmesi daha iyi olurdu.
Adalet Yürüyüşü yarın, 25'inci gününde tamamlandığında. Hindistan'da Gandi'nin başlattığı barışçıl eylemler zincirinin ilk halkası olan Tuz Yürüyüşü'nün rekorunu hem süre, hem mesafe olarak kırmış olacak.
Ve Aydın Doğan'ın söylediği doğrudur: Adalet Yürüyüşü'nün sağ salim tamamlanması, Türkiye'de halkın çoğulcu demokrasiye her koşulda sahip çıkma ruhunu gösteriyor.
Aslında bu darbelere karşı çıkan 15 Temmuz'a da hayır diyen bir bakıştır.
Bu sonucu aslında yeni bir toplumsal uzlaşma arayışının başlangıcı yapmak, zıtlaşma malzemesi olarak kullanmaktan daha kolay olabilir. Bir anlamda da demokratik kalitenin yeniden yükselişe geçme çabası sayılır.
Paylaş