KİMİ zaman günün koşuşturmacasından uzaklaşıp nefes almak adına, kimi zaman da boş zamanımızı değerlendirmek için çeşitli hobiler ediniriz. Tabii ‘hobi’ deyip geçmemek gerek, çünkü yarın bunun neye ya da nereye evrileceğini bilemeyiz. Öyle ki birçok girişimin fitilini işte bu hobiler ateşliyor. Tıpkı Serap Yurdaer Erboy’un seramik hobisini yıllar sora işi yapması gibi... Yerleştiği Alaçatı’da kurduğu atölyesinde tasarlayıp ürettiği sofra eşyalarını bugün dünyanın dört bir yanına gönderen Erboy, bir yandan hiçbir parçanın bir diğer eşi olmayan özgün eserler üretiyor, öte taraftan da Alaçatı Azmağı’ndaki kuş türlerinin yok olmaması için emek veriyor. Alaçatı Arts & Crafts Serap Yurdaer Ceramics’in kurucusu Serap Yurdaer Erboy’la hem hobisinin işine dönüşmesi serüvenini, hem de kuşlar ve çocuklar için yürüttüğü çalışmaları konuştuk.
YOL GÖSTEREN KİTAP
Erboy, 1966’da Almanya’da doğmuş, eğitimini tamamladıktan sonra 1982’de İzmir’e dönmüş. Ardından, turizm sektöründe uzun yıllar devam eden meslek hayatı başlamış. 1993’te hobi olarak seramikle tanışmış. Profesyonel seyahat danışmanı olarak hizmet verdiği yıllarda, mesleki birikimiyle, popülaritesi artan Alaçatı’yı ziyaret eden konuklara ve bölgede yaşayanlara yol gösterici nitelik taşıyan ‘Alaçatı Gezi Rehberi’ni Türkçe ve İngilizce olarak yayımlamış. 2000’li yılların başında emekli olan Serap Yurdaer Erboy, Alaçatı’ya yerleşme kararı almış.
HOBİSİNİ İŞİ YAPTI
FARKLI olanın peşinden gitmek, herkesin gittiği yoldan gitmemek ya da ilklere imza atmak... Bu ve bunun gibi birçok özellik sizi çalışma hayatında apayrı noktalara taşıyabilir. Gonca Dicle Akça Gonca da birçoğumuzun adını bile duymadığı ‘prop sanatı’ ile bu farkındalığı gerçekleştirmiş. Kuşadası’nda yaşayan ve eşi Özgür’le kurduğu ‘Atölye Mübalağa’ ile tiyatro, sinema, TV ve diğer canlandırma projeleri için kimi zaman gerçekçi yapay bitkiler, kimi zaman ise insan bedeni tasarlıyormuş. Sıradışı tasarımlara imza atan Gonca Dicle Akça Gonca ile hem kariyer yolculuğunu, hem bu sanatla yolunun kesişme serüvenini, hem de yarınlara ilişkini planlarını konuştuk.
DEĞERLİ MATERYALLERİ İŞLEDİ
GİRİŞİMCİ dediğin net olur: Hedefini belirler, adımını atar ve tüm riskleri göze alarak girişimini hayata geçirir. Ve sonrası büyük mücadele... Şule Ok için de, “Bu felsefeyi benimsemiş bir iş insanı” dersek yanlış olmaz. Yıllarca medikal sektöründe çalıştıktan sonra, “Bodrum’a gidip restoran açacağım” demiş ve bunun için aylarca bir mekanda hem meze yapmış, hem de bulaşık yıkamış. Günün sonunda ise bu sabrını ‘Koyver Bodrum’u açarak mükafatını almış. Şimdilerde ise ‘Eve’s Bodrum’ ismiyle ikinci noktayı Yalıkavak ile Gümüşlük arasında bir lokasyonda açmaya hazırlanan Şule Ok’la girişimcilik hikayesini konuştuk, yarına dair planlarını dinledik.
18’İNDE SÜPÜRGE SATTI
1987 Rize doğumlu olsa da Ok’un çocukluğu ve gençliği Ankara’da geçmiş. Lise bittiğinde hemen çalışma hayatına adım atmış. O süreçte üniversite eğitimini maliye üzerine alıyormuş. 6 yıl medikal sektöründe çalışmış. “Çalıştığım şirket öyle deneyimsiz ve genç birini işe almıyordu. Ben de oraya girmeden önce o şirketin yan kuruluşundan kapı kapı dolaşıp süpürge sattım. Tabii bunu babamdan gizli yaptım. Çünkü süpürge sattığımı öğrense kıyamet kopacaktı. Burada elde ettiğimi başarı bana medikal sektöründe çalışmanın kapılarını açtı. Yoğun iş temposuyla birlikte üniversite eğitimimi devam ettiremeyince maliyeyi bıraktım” diyor.
MUTFAKLA GÜÇLÜ BAĞI VAR
Ama 6 yıllık iş deneyiminin ardından bu kez üniversite okumaya karar vermiş ve bu kez Kocaeli Üniversitesi’nde işletme üzerine eğitim almış. Bu süreçte ise aklının hep bir köşesinde Bodrum’a yerleşme fikri varmış. Okulu bitirdikten sonra bir gece saat 03.00’te valizini toplayıp Bodrum’a gitmiş. Bodrum’a gelme nedeni burada bir restoran açmak üzerineymiş. “Yemek yapmayı çok seviyorum. Babam da yemek yapmayı çok sever. Mesleğiyle ilgili değil, o aslında kuyum ustası. Ama pazarları birlikte mezeler hazırlardık. Rakı aşığı biriyim. Benim için ayrı bir kültür” diyen Şule Ok, 2 ay boyunca hayalindeki mekanı açmak adına Bodrum’da dükkan bakmış.
GİRİŞİMCİ dediğin net olur: Hedefini belirler, adımını atar ve tüm riskleri göze alarak girişimini hayata geçirir. Ve sonrası büyük mücadele... Şule Ok için de, “Bu felsefeyi benimsemiş bir iş insanı” dersek yanlış olmaz. Yıllarca medikal sektöründe çalıştıktan sonra, “Bodrum’a gidip restoran açacağım” demiş ve bunun için aylarca bir mekanda hem meze yapmış, hem de bulaşık yıkamış. Günün sonunda ise bu sabrını ‘Koyver Bodrum’u açarak mükafatını almış. Şimdilerde ise ‘Eve’s Bodrum’ ismiyle ikinci noktayı Yalıkavak ile Gümüşlük arasında bir lokasyonda açmaya hazırlanan Şule Ok’la girişimcilik hikayesini konuştuk, yarına dair planlarını dinledik.
* İlk restoranını açma sürecinde isim arayışına giren Şule Ok, “Radyoda bir şarkı çalıyordu. Bir arkadaşım, ‘Şu şarkıyı dinle ve içinde geçen bir kelimeyi seç’ dedi. Sıla’nın bir şarkısı. O sırada ‘Koyver’ dönmeye başladı. İşte o an isim çıkmış oldu. Birçok şarkıda da geçiyor. Bu şarkılar da meyhane kültürüne uygun” diyor.
18’İNDE SÜPÜRGE SATTI
SAKIZ ağacından elde edilen bir tür reçine olan damla sakızı hiç kuşkusuz hem dünyada, hem de Türkiye’de yüksek ekonomik değeri olan bir ürün... Ham ve işlenmiş olarak birçok sanayi kolunda ve sektörde yararlanılan damla sakızı yüzyıllardır pek çok rahatsızlığın tedavisinde kullanılmak üzere geleneksel tıbbın içinde de yerini almış. Günümüzde de sağlık sektöründe önemli bir yeri bulunuyor. Aynı şekilde aromasıyla gıda sektörünün de vazgeçilmezlerinden. Dünyada ağırlıklı olarak adını da aldığı Sakız Adası’nda yetiştirilen, Türkiye’de ise Çeşme’yle özdeşleşen damla sakızını anlatamaya devam ediyoruz. Ve Sakız Kokan Tarifler’in bu haftaki konuğu da tam bir sakız ağacı aşığı olan şef Semen Öner... Sakıza olan sevdasını konuştuğumuz Semen şef, ‘Damla Sakızlı Enginarlı İncik’ tarifini bizlerle paylaştı.
SELİN Solmazer, yıllar önce sigortacılık sektöründe çalıştığı sırada babasının rahatsızlığıyla birlikte ailesine daha fazla vakit ayırmak adına kendi işini kurmaya karar vermiş bir girişimci. Bu kararla birlikte yaptığı araştırmalar Solmazer’in karşısına bağcılığı çıkarmış. Doğayla da iç içe olması nedeniyle 2005’te Çeşme Ovacık’ta şaraplık üzüm üretimi içi harekete geçmiş. Süreç içinde buna butik konseptte zeytin ve zeytinyağı da ekleyen Selin Solmazer, üretim halkasına en son Noni’s House markasıyla da restoranı dahil etmiş.
HEMEN hemen herkesin bir hayali ve hedefi vardır. Kimi Ege’de bir kasabada yaşamak ister, kimi güzel bir mesleği olsun ister, kimi de küçük bir kafesi... Bu hayalleri gerçekleştirmek için ise adım atmak en önemlisi. Hayal kurup, sonra da bunun için emek verip hayata geçirmek de girişimciliğin doğasında var olan bir şey. Aslı Albayarak da her ne kadar yıllar önce kendi işini kurma hayali için adım atıp ardından vazgeçse de seneler sonra hayat tekrar ona bu kapıyı açmış ve Alaçatı’da Vegata Cafe’yi hayata geçirmiş. Albayrak’la hayalden gerçeğe uzanan girişimcilik serüvenini konuştuk.
YILLARCA KURUMSALDA KARİYER
Doğma büyüme İzmirli olan Aslı Albayrak, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Halka İlişkiler ve Tanıtım Bölümü mezunu ve aynı alanda da yüksek lisans yapmış. Üniversitenin ardından da profesyonel iş hayatına atılmış. Kurumsal iletişim alanında İzmir’deki büyük holdinglerde çalışan Albayrak’ın yolu yıllar sonra Çeşme’ye çıkmış. Çeşme Belediyesi’nde bu kez kurumsal iletişim üzerine kariyerine yön veren Aslı Albayrak, burada da başta Alaçatı Ot Festivali ve Çeşme Festivali olmak üzere yıl boyunca yapılan 9 etkinliğin organizasyonu ile sinema, tiyatro, konser, bisiklet yarışı, satranç turnuvası gibi etkinlikleri yönetmiş.
* Vegata ismi aslında vegan tatlardan geliyor. Aslı Albayrak, “Vegan besleniyoruz dediğimizde sanki tatsız tuzsuz şeyler tüketiyormuşuz gibi bir algı var. Biz bu algıyı da yıkmak istiyoruz” diyor.
SEVDİĞİN ya da ilgi duyduğun alanda kendini geliştirmek, eğitim almak hiç kuşkusuz başarının en önemli anahtarlarından... Bu durum girişimcilik için de geçerli. İşte, Sinem Temel de bu yolu seçmiş. Moda ve tekstil tasarımı mezunu olan, bu alanda kariyerine yön veren Temel, kendini tekrar etmeye başladığını düşünerek süreç içinde İstanbul’da markasını kurmuş. Ama bazı sağlık sorunları nedeniyle iş hayatına ara veren Sinem Temel, hikayesine bu kez Kuşadası’nda yeni girişimler ekleyerek devam etmiş. Mest Atelier ile Brasserie Mest’in kurucusu Temel’le kariyer yolculuğundan yarınlara ilişkin hedeflerine kadar birçok konuyu konuştuk.
* Savaşçı bir kimliğe sahip olduğunu söyleyen Sinem Temel, “Bu, burcum akrebin de özelliği. Savaşmadan elde edilen hiçbir şeyin değerli olduğuna inanmıyorum” diyor.
USTA İSMİN YANINDA STAJ