Paylaş
Kendi fikrimin tam tersini savunmakta ilk başta çok zorlandığımı hatırlıyorum. Bunu yapabilmek için kendi fikrime eleştirel bakmam gerekiyordu.
Neticede bu egzersiz, biz çocuklara hem eleştirel düşünmeyi hem de her fikrin savunulabileceğini ve özeleştiriyi öğretti.
Bizim okulda öğrenci öğretmene “Bu bilgi ne işime yarayacak?” diye sorabilir, özgürce fikrini söyleyebilir, onunla görüş ayrılığına düşebilir, tartışabilirdi.
Okulda belki de derslerden daha önemlisi komiteler ve kurullardı. Okul yönetimine öğrencilerin katılımı teşvik edilirdi.
Ben İzmir Amerikan Koleji’nde okudum. Ama sanmayın ki bu tarz bir eğitim sadece kolejlerde vardı. O dönem, müfredat çok özgürlükçü olmasa da devlet okullarına giden öğrenciler de benzer tutumlarla donatılırdı. 90’larda devlet okullarındaki eğitim de bugünle kıyaslandığında çok daha iyiydi. Hem koleji hem Anadolu lisesini kazandıysa bir çocuk, aile maddi imkânları el verse dahi, hangisine yollayacağı konusunda uzun uzun düşünürdü.
*
Gelelim bugüne...
Eğitimin hali ortada. PISA sonuçları her yıl daha kötü geliyor, en altlarda bile aşağı kayıyoruz. Eğitmenlerin ve yöneticilerin hali içler acısı. Kafayı ya kızların etek boyuna ya karma sınıflara takmış vaziyetteler. İdareciler okullarda yılbaşı kutlanmasını dert edinmişler.
En büyük odak alanı imam hatipler.
Bu ortamda eleştirel düşünme kendine alan bulabilir mi sizce?
*
Eleştirel düşünmeyi bilmeyen bilimle uğraşamaz.
Eleştirel düşünmeyi bilmeyen problem çözemez.
Eleştirel düşünmeyi bilmeyen sorgulayamaz.
Eleştirel düşünmeyi bilmeyen toplumsal barışı sağlayamaz. Eleştirel düşünen bireyler önyargıları, varsayımları ve bilgiyi sınar, sonuçlarını tartışır, tuzağa düşmez.
Eleştirel düşünen bireyler esnektir, sabırlıdır, değişime açıktır.
Eleştirel düşünce bireyleşme, yurttaşlaşma, siyasal ve hukuksal okuryazarlık, etik anlayış, dili çözümleyebilme ve kullanabilme, uzlaşma, barış kültürü, karar vermek ve verilen kararlara uymak için şarttır.
Din derslerinin zorunlu olduğu, eğitimin içeriğinin milliyetçi, dinci bir anlayışla belirlendiği bir yerde eleştirel düşünceden söz edemeyiz.
Mevcut eğitim sistemi hak temelli değil, ödev temelli ‘makbul yurttaş’lar yetiştiriyor. Aktif değil, pasif yurttaşlar.
Bir çocuğa ülkesini ve insanlarını sevdirmek başka bir şey, onu tehdit ve tehlikelerle çevrili bir ülkede, homojen bir ulusun bireyi olarak yaşadığına inandırmak başka şey. İkincisinde, eleştirel düşünmeye yer yok. İtaatkâr toplum tasarımı var.
*
Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle eleştirel düşünme eğitimlerinin verilmesini sağlayan, öğretmenlere eleştirel düşünme eğitimleri veren Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Milli Eğitim Bakanlığı’nı kızdırdı. Müsteşar yardımcısı, ERG’yi PISA sonuçlarını eleştirdiği için milletin devletine olan güven ve itibarını aşındırmakla, öğretmen, öğrenci ve velilerde karamsarlık oluşturmaya yönelik bir niyet yüklenmekle suçladı.
Eleştirel düşünmenin önemini anlatmaya, Türkiye’deki eğitim sisteminin iyileşmesine kendini adamış bir kuruluşu, kendilerini eleştirdi diye art niyetli olmakla suçlamak büyük haksızlık.
Eleştirmeyi öğreten bir kuruluş eleştirdi diye eleştiriliyor.
Cümle bile komik.
Esas, eğitim alanında çalışan bir kuruluş bu iflas etmiş sistemi eleştirmiyorsa sorun vardır.
Sorumluluk sahibi idareciler, bu eleştirilere kızıp, “Bundan sonra ERG’nin davetlerine icabet etmeyin” çağrısı yapmak yerine ERG’nin eleştirilerine kulak verse her şey daha güzel olacak.
Eğer üniversite mezunumuzun seviyesi lise terk Japon’dan düşükse, burada devlete güveni aşındıran bunu eleştirenler değil, devletin ta kendisidir.
Paylaş