Paylaş
Ben bu vahalardan birini bulduğum ve yılda bir hafta da olsa o vahada yaşayabildiğim için kendimi şanslı sayıyorum.
Benim şu devasa çöldeki vaham Uluslararası Gazeteciler Kayak Kulübü (SCIJ).
Her yıl dünyanın 30’dan fazla ülkesinden yüzlerce gazeteci bir haftalığına dünya üzerindeki kayak merkezlerinden birinde buluşuyoruz. Bir hafta boyunca birlikte kayak yapıyor, yarışlara katılıyor ve toplantılar düzenliyoruz. Ana toplantımızın konusu o yıl gündemi meşgul eden meselelerden biri oluyor; iki yıl önce Charlie Hebdo saldırısını, geçtiğimiz yıl ise mültecileri konuştuk örneğin. Bu yıl Val Cenis’deki buluşmamızda, toplantının Fransa’da olması hasebiyle Paris Olimpiyatları hakkında bilgilendirildik. Ana toplantımızın konusu ise Brexit idi.
Kimine göre buluşmalarımızda ‘Kayak bahane, aslolan muhabbet’.
Kayak işin bahanesi dahi olsa, omurgası. Öyle ki, scij’de siyaset yok, spor var, fikir alışverişi var, dostluk var. Siyaset belki en çok konuşulan şeylerden biri ama ülkeler arası gerginlikler buraya yansımıyor. Siyasetçiler araya girmediğinde toplumlar nasıl anlaşabiliyorsa, burada da aynı hesap. İdeolojiler yok, siyasi çatışmalar yok, kavga yok, gürültü yok. Bir nevi ‘United Colors of Journalists’, yani gazetecilerin birleşik renkleri. Hepimiz günahları sevaplarıyla ülkemizi temsil ediyoruz ama özgürce fikirlerimizi de ortaya koyabiliyoruz.
*
Aslında bu kulübün atası olarak İngiliz ve İsviçreli siyasetçilerin bir araya gelerek kurduğu İngiliz-İsviçreli Parlamenterler Kayak Kulübü’nü gösterebiliriz. Bu kulübün şartı birlikte kayak yapmak ve siyasi tartışmaların ögle yemeği zamanıyla kısıtlı olmasıydı. Yılda bir hafta buluşan 10’ar milletvekili birlikte kayak yapıyor, haftanın sonunda da yarışıyorlardı.
SCIJ fikri ise ilk olarak Palais des Nation’daki bir dünya konferansının ardından doğdu. Gazeteci Gilles de La Rocque, röportaj aralarında arkadaşlıklar kuran gazetecilerin muhabbetinin konferansın bitimiyle buhar olup yok olmasına üzülmüştü. Dünyanın her yerinden gazeteciler yılda bir hafta kayak pistlerinin ilham veren atmosferinde buluşup fikir alışverişi yapamaz mıydı?
O dönem Soğuk Savaş’ın en sert yılları olsa da, 1953’te kurulan Uluslararası Gazeteciler Kayak Kulübü (SCIJ) hızla büyüdü. Yugoslavya üye olduktan sonra Rusya da kulübe girmek istedi. Bazen bu toplantıda sığınma isteyen gazeteciler olsa da Gilles onları bu hayallerden vazgeçmeleri için ikna etmek zorunda kalırdı. Zira tek bir sığınma bile, tüm Doğu Bloku gazetecilerinin kulüpten çekilmek zorunda kalmasına ve bu buluşmanın manasının yok olmasına neden olurdu. SCIJ’in en önemli kuruluş amaçlarından biri de Stalin’in Doğu Avrupa’nın üzerine baskı gölgesi düşürmesinden rahatsız gazetecilerin bilgi alışverişi yapabileceği bir kanal açmaktı. Yani misyon, Demir Perde’nin iki tarafındaki gazetecileri buluşturmaktı.
*
Dünyanın önde gelen gazete, televizyon ve radyolarından gazetecilerin toplantılarına buluşmanın düzenlendiği ülkenin başbakanının katıldığı bile olurdu.
Demir perdenin ardındaki ilk buluşma neredeyse felaketle sonuçlanacaktı. Batı’dan gazetecileri taşıyan uçak, bu alışılmadık ziyaretçilere iniş izni alana dek Varşova havalimanının üzerinde neredeyse bir saat turlamak zorunda kalmıştı. Buna karşılık içsavaşın ardından İspanya’ya giren ilk komünist gazeteciler bu kayak kulübünün üyesi olarak gelen Rus takımıydı.
Soğuk Savaş döneminde SCIJ’e gazeteci kılıklı ajanlar da sızdı. O dönemin tanığı üyeler diyor ki: “Ajanları hepimiz bilir ama çaktırmazdık.”
*
Her yıl, Arjantin’den İsrail’e, Kanada’dan Kazakistan’a, Rusya’dan ABD’ye onlarca ülkeden yüzlerce vicdanlı ve ahlaklı gazeteciyle buluştuğum bu siyaset üstü ortamda, gerçekten tek bir dünya uygarlığı olabileceğine ve toplumların barış içinde yaşayabileceğine inanasım geliyor...
Sonra o bir hafta, yani rüya bitiyor ve ben hazin gerçekliğimize geri dönüyorum.
Paylaş