Paylaş
Beyaz Saray’daki görüşmeden sonra Büyükelçilik konutunun önünde vatandaşlarla konuşurken Amerika’nın Sesi radyosunun Türkçe bölümü muhabiri Mehmet Sümer’in “Nokta mı, virgül mü koyuldu, nasıl değerlendiriyorsunuz, hangi aşamaya gelindi” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Nokta koyarsak olmaz!”
“Daha önce ne diyordu, şimdi ne diyor” diye kışkırtıcı bir yorum yapmayacağım.
Cumhurbaşkanı’nın düşüncelerinin “kestirip atmak” yerine “konuşmaya devam etmek” yönünde evrim geçirmesi doğru bir tutum.
Amerika’nın YPG’den kısa dönemde vazgeçmeyeceği çok açık ve bu niyeti, Erdoğan’ın ziyaretinden önce YPG’ye ağır silahlar verilmesi iznini vererek açıkça göstermişti.
Ziyaret öncesi temasların bunu engellemeye yetmediği ortadaydı.
20 dakikalık bir görüşmede de çözülebilecek bir sorun değildi.
Öte yandan ABD, böyle bir bölgede Türkiye’den de tamamen vazgeçebilecek durumda değil.
Evet ABD güçlü olabilir ama unutmayalım ki Türkiye’nin de yapabileceği bazı şeyler var ve bölgede “yok” sayılamaz.
Bu durumda doğru tutum, önlenemeyecek zararı en aza indirmek olmalıdır.
Bu da öncelikle ağır silahların PKK’nın eline geçmesini engellemeye yönelik mekanizmaların ve önlemlerin alınmasını sağlamaktır.
Öte yandan, Rakka, IŞİD’den kurtulunca ne olacak? Yetki yerel güçlere mi devredilecek, PYD, Rakka’ya da mı hâkim olacak?
Türkiye açısından doğru olan Rakka’nın yerel güçler tarafından yönetilir hale gelmesidir.
Bunu sağlayacak şey de etkili bir diplomasiden başka bir şey değil.
Fetullah Gülen’in iadesi konusu da bir başka gerilim noktası. Ama öyle görünüyor ki ABD, Fetullah Gülen’i kolayca vermeyecek.
Araya hukuki süreçler girecek ve Fetullah Gülen’i kullanan Amerikan devlet kurumlarının bu hukuki süreçte ne kadar etkili olabileceklerini de bu vesileyle göreceğiz.
Böyle durumlarda ilişkilere “nokta” koymak, her türlü pazarlık şansını ve kozunu da kaybetmek anlamına gelir.
İPTAL ET , KURTUL
BEŞİKTAŞ Belediyesi’nin 19 Mayıs Bayramı nedeniyle düzenlemek istediği kutlamalar, İstanbul Valiliği tarafından iptal edildi.
Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın açıklamasına göre iptal nedeni, “ülkemizin içinde bulunduğu şartlar, kışkırtıcı eylemlerle kamu güvenliğinin bozulma olasılığı ve toplumda panik oluşturması ihtimali”!
İstanbul Valisi ise konuyla ilgili olarak “bilgisinin olmadığını” söylüyor.
İstanbul’da bir güvenlik sorunu varsa, bunu düzeltmek herkesten önce Vali’nin görevi.
Polis de, jandarma da onun emrinde ve gerekli önlemleri almak onun işi.
Görevinin gereklerini yerine getirmek yerine, kutlamaları iptal etmek, tipik bir “Okullar olmasaydı, maarifi ne güzel yönetirdik” durumu sayılmalı.
Öte yandan şu da bir gerçek: Güvenlik endişeleri, bu ili yöneten en yüksek yetkiliyi bile korkutuyor, kutlamaları bile iptal etmeye yöneltiyorsa, turistler, bu kente kime ve neye güvenerek gelecekler?
ÖCALAN İLE KİM KONUŞUYOR?
Abdulkadir Selvi, dün Hürriyet’te yayımlanan yazısında iktidarın 2019 seçimlerine giderken izleyeceği yol haritası ile ilgili “içeriden” bilgiler aktardı.
Öyle görünüyor ki 2017 yılını da olağanüstü hal rejimi içinde geçireceğiz.
Kalkması konusunda bir değerlendirme ancak bu sonbaharda yapılabilecekmiş çünkü.
Selvi’nin yazısında şöyle bir bölüm de var, buraya aktarıyorum:
“Bölgeye ilişkin değerlendirmeleri aktarıp, Öcalan’ın referandum sonuçlarına ve Suriye’deki gelişmelere ilişkin tavrını yansıtmamak eksik olur. Öcalan, HDP’nin, hendek ve barikatlar konusundaki siyasetini yanlış buluyor. Kandil’in hendek ve barikatlar konusunda yanlış adım attığını düşünüyor ve bu durumun müsebbibi olarak onları görüyor. Ancak Suriye’deki kazanımları çok daha önemsiyor.”
Bildiğimiz kadarıyla Abdullah Öcalan şu anda dört tarafı denizlerle çevrili bir hapishanede. Avukatları da dahil kimse ile görüşmüyor ya da görüştürülmüyor.
Bu durumda hükümet, Abdullah Öcalan’ın Suriye ve PKK’nın hendek siyaseti ile ilgili görüşlerini nasıl öğrenmiş olabilir?
Belli ki Öcalan ile hangi düzeyde olduğunu bilmediğimiz bir temas sürdürülüyor.
HDP’li seçilmiş milletvekillerini ve belediye başkanlarını hapse atıp Öcalan ile teması sürdürmek size de ilginç gelmiyor mu?
Selvi’nin yazısında bir de şu var: “Sonbahardaki tabloya göre HDP’lilerin durumu yeniden değerlendirilebilir. Gelişmelerin seyri olumlu olursa önleri açılabilir ya da tam tersi olabilir.”
Gerçekten ilginç: Hapisteki HDP milletvekillerinin durumunu değerlendirmek, hükümete düşüyorsa, hapiste kalıp kalmamalarına politik gelişmelere göre karar verilecekse, bu “bağımsız yargı” tiyatrosuna ne gerek var?
Paylaş