Paylaş
“Hayır diyenlerin konumu, aslında 15 Temmuz’un bir yerde de yanında yer almaktır. Kimse sağa, sola çekmesin” dedi.
Bence de kimse “sağa, sola çekmesin”!
Hayır demek, ne terörist olmaktır, ne FETÖ darbecileri ile işbirliği yapmaktır.
“Hayır” demenin bir tek anlamı vardır: Bu Anayasa değişikliği ile getirilmek istenilen hükümet sistemini yanlış bulmaktır, o kadar!
Yapılmak istenilen Anayasa değişikliği ile Türkiye, bir tek adam yönetiminde parti devletine dönüşecek.
Partili Cumhurbaşkanı, devletin bütün yöneticilerini atayacak, isterse yeni vilayetler kurup onları gruplar halinde birleştirecek.
Partili Cumhurbaşkanı’nın tayin edeceği memurların, devletin değil partinin bir ferdi gibi davrandığını, Türkiye daha önceki tek parti dönemlerinden biliyor.
O dönemleri yaşayan çok az insan hayatta ama hepimiz o günlerde nelerin yaşandığını biliyoruz.
Partili Cumhurbaşkanı, yardımcılarını kendisi seçecek ve bu seçtiği kişiler gerekli olduğunda seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kullanacak.
Seçimle gelmemiş birisinin, hükümet yetkisini kullanmasına bir demokraside izin verilebilir mi?
Partili Cumhurbaşkanı’nın seçtiği bakanlar, Meclis tarafından denetlenemeyecek. Meclis, hiçbir bakana hesap soramayacak. Meclis’in denetim yetkisinin kaldırıldığı bir düzende, halkın iradesinin her şeye hâkim olmasından söz edilebilir mi?
Partili Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi üyelerini ve HSK üyelerini seçecek. Partili Cumhurbaşkanı’nın seçtiği HSK üyeleri de partili yüksek yargıçları tayin edecek. Danıştay, Yargıtay partinin emrine girecek.
Böyle bir güçler ayrılığı olabilir mi?
Partili Cumhurbaşkanı, ülkeyi Meclis’in çıkardığı kanunlara gerek duymadan kararnameler ile yönetecek. Olağanüstü hal ilan ettiğinde, kararnamelerle kişisel haklarımızı ve özgürlüklerimizi de askıya alabilecek.
Bir kişiye bu kadar çok yetki verilir mi? Meclis’i neden seçiyoruz o zaman?
Bütün bunları sakıncalı bulup sandıkta demokratik yoldan itiraz etmek terörist ya da darbeci olmak demek değildir. İsteyen evet der, isteyen hayır...
Kimse oylamanın gerçek amacını sağa, sola çekmesin! En başta da devlet yöneticileri yapmasın.
TÜNELDEKİ BİSİKLET
YENİ açılan Avrasya Tüneli’nden bisikletiyle geçen 22 yaşındaki bir vatandaşımıza 294 lira para cezası kesildi.
İsmail Özman, tünelden geçerken kaskındaki kamera ile görüntüler de çekmiş ve sosyal medyada bunu paylaşınca polis tarafından yakalanmış.
Demek ki sadece geçip gitseydi, çektiği görüntüleri paylaşmasaydı kimsenin bundan haberi olmayacaktı.
Bu, terör tehdidi altındaki bir ülke için ne anlama geliyor?
Bir tek anlama geliyor: Avrasya Tüneli’nde ciddi bir güvenlik açığı var.
Açılmadan hemen önce medyaya yansıyan bilgilere göre, tünel 24 saat aktif kamera sistemi tarafından özel olarak izlenecekti.
Ayrıca özel motosikletli ekipler de devriye gezerek tünelin güvenliğini sağlayacaklardı.
Ama gördük ki bir bisikletli, kimse farkına varmadan tünele girdi ve çıktı.
Kuşkusuz ki böyle bir tünelin güvenliği için gerekli her türlü araç-gereç ve personel var.
Bu açığın ortaya çıkmasından sonra güvenlik önlemlerindeki eksikliklerin yeniden masaya yatırılıp açıkların kapatıldığını düşünmek istiyorum.
KUZEY KIBRIS’TAN BİR YILAN HİKÂYESİ
KUZEY Kıbrıs’ın ekonomik açıdan gelişmesi için en önemli sektörlerden biri turizm. Bunun için de yeni oteller yapılmalı ki yapılıyor.
Bu otellere gelecek turist sayısının arttırılması için iki işin daha yapılması lazım.
Birincisi tecridin kırılması için sürdürülmesi gereken hukuki ve diplomatik mücadele.
Diğeri de artan yolcu kapasitesini karşılamak için yeni havaalanının inşaatı.
Hürriyet ve TÜRSAB’ın ortak organizasyonu ile “Kuzey Kıbrıs’ı Keşfet” programına katıldım.
Ercan Havaalanı’nın bulunduğu yerde dev bir terminal ve yeni pistler yapılıyor.
Yapılıyor ama doğrusunu isterseniz ne zaman biteceği meçhul.
Çünkü terminal binasının, hangarların ve pistlerin yapılması gereken yerde hâlâ arazi teslimi yapılabilmiş değil.
İnşaat başlamış, ama pistin tam ortasında bir arazi var ki etrafı tellerle çevrili öylece duruyor. Pist iki taraftan yapılmış, ortasında tesisler var, yıkılmayı bekliyor.
Askeri birlik tamamen taşınmadığı için o bölgede yapılması gereken inşaat işleri de tamamlanamıyor.
Sözleşmenin imzalanmasından bu yana 48 ay geçmiş ama inşaat alanı, 100 milyon Euro işletme bedelini peşin olarak ödeyen yüklenici şirkete tamamen teslim edilebilmiş değil.
Elbette idareye sorsak birçok hukuki gerekçe ileri sürülecektir. Bu gerekçeler haklı da olabilir, benim bilebilmeme olanak yok.
Ancak görünen o ki Kuzey Kıbrıs turizmini canlandıracağı ümidiyle girişilen iş gecikiyor, inşaatın ne zaman biteceği meçhul.
Bakalım bir tür “yılan hikâyesine” dönüşen bu inşaat, ne zaman tamamlanabilecek?
Paylaş