Ey Çavuşoğlu 14 Mart'ta neredeydin

ANTALYA’da, evet propagandası yapan 3 AKP’li kadın ile 2 CHP’li kadın arasında tartışma çıktı, tartışma itiş kakışa döndüğünde de iddiaya göre AKP’li kadınlardan birinin türbanı başından çıktı.

Haberin Devamı

Neresinden baksanız aptalca bir tartışma ve aptalca bir sonuç.

Bir iddiaya göre de evet propagandası yapanlar, dağıttıkları broşürü almak istemeyen iki kadına laf atınca kavga çıkmış. Bir diğer iddia ise tam tersi, CHP’li kadınlar broşür dağıtanlara saldırmış.

Hangisi doğru olursa olsun tabii ki kınamalıyız, tabii ki bir siyasi propagandayı bile kavgaya dönüştüren kültürü eleştirmeliyiz.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bunu fırsat bildi.

“Hayırcılar, evet standına saldırdılar, başörtülü bir kızımızın başörtüsünü çıkardılar” dedi.

Böyle olmadığını, başörtüsünün itiş kakış sırasında tesadüfen çıktığını söylüyor tanıklar.

Ama siyasal İslam geleneğinde bunun bir önemi yok.

Önemli olan, üzerinde kıyamet koparacakları bir şeyler olması. Gerçek ya da yalan fark etmiyor.

Hatırlarsınız, Gezi gösterileri sırasında “Kabataş’ta üstleri çıplak, deri pantolonlu, başı bandanalı, eli eldivenli bir grup erkeğin bir türbanlı kadına saldırıp üzerine işediği, bebeğini havaya fırlattığı” yalanını uydurup günlerce kullanmışlardı.

Söz konusu olan dini siyasi amaçlara alet etmek ise olayın gerçek olup olmaması bir teferruattan ibaret kalıyor tabii.

Bu arada CHP’li kadınların mahkemeye çıkarıldıklarını, adli kontrol şartıyla serbest kaldıklarını, halkı kin ve düşmanlığa yöneltmekten yargılanacaklarını da belirteyim.

Memleketin savcıları da artık çifte standartlı demek ki.

Hatırlıyor musunuz, 14 Mart Kadınlar Günü’nü anmak için Bilgi Üniversitesi’nde stant açan bir grup genç kıza, elleri bıçaklı bir grup saldırmış, kızları dövüp yerlerde sürüklemiş ve sonra savcılığın talimatıyla daha karakoldan serbest bırakılmışlardı.

O gün Mevlüt Çavuşoğlu neredeydi, neden o saldırıyı kınamadı? Bilmiyoruz.


1=360

Haberin Devamı


CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi.

“Diyor ki, Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i feshetme yetkisi var. Ya yalan söyleme. Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i fesih yetkisi yok. Ey Kılıçdaroğlu, şu hazırladığımız yasal düzenleme içerisinde çık böyle bir şey varsa bunu ispat et, ben Cumhurbaşkanlığından istifa edeceğim” dedi.

Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerini okuduktan sonra, Cumhurbaşkanı’nın da Anayasa değişikliği metnini okumadığını artık ciddi ciddi düşünüyorum.

Bir defa HSK’ya kaç üye seçeceğini bilmiyor. Bunu daha önce yazmıştım.

Şimdi görüyoruz ki Meclis’i tek başına alacağı bir karar ile seçime götürme yetkisine sahip olacağını da bilmiyor.

Hakkını yemeyeyim, belki biliyor da milletin böyle bilmesini istemiyor da olabilir.

Anayasa’nın 116. maddesi referandumda evet çıkarsa, Cumhurbaşkanı’na tek başına alacağı bir kararla TBMM’yi seçime götürme yetkisi tanıyor.

Meclis’in, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte kendi seçimini de yenileme kararı alabilmesi için 5’te 3 çoğunluk gerek. Yani 360 milletvekilinin oyu!

Bire karşı 360!

Halkın yüzde 100’ünü temsil edeceğini varsaydığımız Meclis’i, halkın yüzde 50,000001 oyuyla seçilebilecek Cumhurbaşkanı’nın feshedebileceği bir hüküm bu.

AKP’nin propaganda broşüründe de bu Anayasa’nın bu maddesi “fesih yetkisi” diye tanımlanmış zaten.

Ama endişe etmeyin, tabii ki istifa etmeyecek, bir Cumhurbaşkanlığı krizi ile karşı karşıya kalmayacağız!


SAVCI BEY HUKUK OKUMUŞ OLABİLİR Mİ?

Haberin Devamı


CHP Parti Meclisi üyesi Hakkı Süha Okay, geçen hafta Nevşehir’in Gülşehir ilçesinde bir grup partili ve 83 muhtar ile kahvaltılı toplantı yaptı.

Tahmin edebileceğiniz gibi Okay, referandumda neden hayır denilmesi gerektiğini anlatmış.

Bundan daha normal ne olabilir?

Bir referanduma gidiyoruz, partiler de kendi inançları doğrultusunda propaganda yapıyorlar.

Ama “burası Türkiye abicim”!

Gülşehir Cumhuriyet Savcısı, Gülşehirli 50 muhtar hakkında “izinsiz toplantı yapmak” suçundan soruşturma başlatmış.

Muhtarlar Emniyet’e çekilip ifadeleri alınmış.

Bu savcı bey, hangi hukuk fakültesinden mezun oldu bilmiyorum ama arka kapısından çıkabilmiş olmalı.

Birincisi, AİHM, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay kararları var, toplantı için izin almak gerekmiyor.

İkincisi, siyasi partiler Anayasa’ya göre siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları ve faaliyetleri için kimseden izin almak zorunda değiller.

Üçüncüsü, aynı toplantıyı “evet” propagandası için bir AKP’li düzenleyip muhtarları çağırsaydı, böyle bir soruşturma açmaya cesaret edebilir miydin?

Yazarın Tüm Yazıları