Paylaş
Ve kaç yüzlü olduğunu bilmediğimiz insanların arasında bir yaşam savaşı veriyoruz, anlayamıyoruz ki.
İsyan provalarıyla siyasette yeni bir kaos çıkartmaya çalışanlar, yeni oyunları yazmaya başladı bile.
*
Siyasetin belirsiz adreslerindeki ocaklarda kazanlar kaynatılıyor.
Birileri ateşi yakmak için odun taşıyor...
Ve birileri de suyu...
Kimileri kazanın içine, kimileri de altındaki ateşe...
*
Siyasi partileri karıştırabilecek zincirleme geçişlerle yeni yol haritaları çiziliyor...
Ve roller dağıtılıyor.
Uzaklardaki bilinmeyen adreslerde, kuytu köşelerinde yaşayanlara teslim olmuş yüzü gözükmeyen esrarengiz oyuncuları da bizleri ayrıntılarını bilmediğimiz savaşlara taraf etmeye çalışıyor.
Rıhtımlar ıslanmış bir kere, ihanetlere gebe bırakılmış kalabalıklara diyoruz ki:
- Siyaset bir meslek değildir...
*
“Senden daha iyi yönetirim” diyerek kendilerini ispatlayabilmenin hırsıyla yola çıkanlar bir ülkenin ve milletin kaderi üzerine macera inşa etmemeli...
Siyaset bir büyük hayaldir.
Ve bir dava...
İçinde kendilerinin olmadığı, milletin var olduğu bir yolculuktur...
*
“Haydi toparlanın, gidiyoruz” diyerek yola çıkartılan nice siyasi kervanların yolculuklarına şahit olduk.
Zoru gördüklerinde “Oturun, hiçbir yere gitmiyoruz” diye bağırdıklarını da...
Ve dünkü dostlukların düşmanlığa dönüştüğünü gördükçe, siyasetin sahnesindeki çok yüzlülerin yol arkadaşlıklarının seyir defterlerinin de karalandığına...
Biri yazıyor, birileri de siliyor...
Menfaatlerin öncelik sıralaması değiştikçe seyir defterlerindeki yazılar da sürekli değişiyor...
Ve kardeşlik türkülerde kalıyor.
*
İktidarın koltuklarında yer bulamayanlar başka arayışlara girdikçe, kutsal üçgen -vatan, millet, bayrak- sözlerinin de yalan olduğunu anlıyoruz.
Hep aynı yalanların içindeki saklı gerçeklerin duvarlarına çarpıyoruz.
Ve aynı çıkmaz sokakların kaldırımlarına çıkıyoruz.
Bu yüzden iflah olmuyoruz.
Zincirleme geçişlerle istikbal peşine düşenlerin ipleriyle kuyulara inenleri biz sadece uyarmak istiyoruz...
Paylaş