Paylaş
Ve gelinen tehlikeli noktayı şöyle özetliyor:
Sonuçta bu rollerin içinde kendinizi kaybedersiniz.
Ordu, devlet kurumları veya büyük şirketler gibi hiyerarşik yapısı olan yerlerde çalışan insanlar, kendilerini oynadıkları rollere kaptırır ve artık samimi insan etkileşimi imkânsızlaşır...
*
Günümüzün büyük bir sorunudur artık...
Kendini gizleyip mesleki rollerini oynayanlardan oluşan büyük kalabalıkların dünyasında arkadaşlık, dostluk büyük bir maskeli baloya dönüşmüş...
Yani mesleklerini, yeteneklerini kişiliğinin önünde Çin Seddi gibi tutanların egoları, inançlarından, evrensel değerlerden daha yüksek... Bu kişilerde tevazu diye görünen şeylerin çoğu sahtedir.
*
Kardeşlik masalları, büyük yalana dönüşmüş.
Irkçılık ise büyük bir hastalık...
Almanya’daki ırkçı saldırılar da bu hastalığın bir sonucu...
Birilerinin mutluluğundan birileri rahatsız oluyor, kazancından, kariyerinden, malından, mülkünden...
Kendi fukaralığından başkalarını sorumlu tutarak yaşayanların yüreği kin ve nefretle doluyor...
Var olma savaşının başkalarını yok etmekten geçtiğine inananlar, içine düştükleri sorunu çözebileceklerini sanıyor.
*
Dedik ya, asrın hastalığı ırkçılık...
Osmanlı Devleti ırkçılık oyunlarıyla yıkıldı.
Din, mezhep, ırk, dil, toprak çatışmalarından çıkan savaşlar yüzünden milyonlarca insan hayatını kaybetti...
Ağaçları, hayvanları yaşatmanın ortak mücadelesini veren büyük kalabalıklar, insanları öldürmenin her yolunu buldu...
*
Aşk yok...
Sevgiler ise çıkar ilişkilerine endeksli.
Ve herkes bir köprü arıyor karşıya yakaya geçmek için.
Dostluklar, “Çöl bitince develerin hükmü sona erer” misali kurulduğunda travmatik sonuçlar doğuruyor.
*
Rol kimliklerini korumaya çalışanlar, sürekli eylemlerini zinde tutuyor ve kendilerini güçlendiriyor.
Hiçbir gerçek amaç taşımayan, tanımayan ego temelli oyunlardaki bilinçsiz oyunculardan başka bir şey değiller...
Bilinçli büyük kalabalıklardan yoksun kaldıkça, böylesine ağır dramatik çatışmalar, savaşlar ve katliamlar dünyanın her yerini yangın yerine çevirmeye devam edecek...
*
Ve her yangın yalanlarla başlıyor...
Meslekleri, yetenekleri kutsallaştıran anlayış, ahlak ve karakter üstünlüğünü yokluğa mahkûm ederek toplumları terörize etmeyi başardığından, egoların savaşında başkalarını mağlup etmek isteyenler kendilerine yabancı kaldıklarından aynalara bakıp kendilerini rol yaparken yakalayamıyor...
Vicdan muhasebesinden ve yüreğiyle yüzleşmekten kaçıyor...
*
3 milyon Vietnamlıyı öldüren ABD’de kolektif bir acı duyan insanların olmayışı bu yüzdendir...
Yalanlar üzerine inşa edilen hayatlar, devletler, kurumlar, VIP kişiliklerin rollerinin bittiği son durak ölümdür...
İşte bir ömür sayısız yalanlara sığınarak rol yapmaya devam eden büyük kalabalıklar, sosyal rolleri ve kavramsal kimliklerini aşamıyor...
Var olabilmek için yalanlar üzerine kurulu maskeli baloyu terk etmek gerekiyor ve yol kendimiz olmaktan geçiyor...
Paylaş