Türküsünü arayanlar

Herkes bir yerlerde kendi türküsünü arıyor...

Haberin Devamı

Ve çıkıp da söyleyeceği dağları.

Saklı renklerin içinde biriktirilen sırları.

Kimseyi bulamayanlar, derdini ağaçlara ve kuşlara anlatıyor...

İnsan yüreğinin derinliklerine gömdüklerinin kayıp mezarlarını arıyor...

Hangisinin dost ve düşman olduğunu hatırlamaya çalışıyor...

“Unutma” diyen dervişin sözleri kulaklarında çınlıyor:

“Düşmanınla dost, dostunla düşman olan dostun değildir.”

*

Yitirdiklerimizin sayısını hatırlamıyoruz bile.

Şair Ataol Behramoğlu’nun:

‘Zinciri altında kımıldayan

Bitecek sanıldığı yerde başlayan’ dediği günlerden geçiyoruz...

*

“Bütün haritalarda derin bir uçurumum” diyen Ahmet Erhan’ın:

Dirlik nedir bilmedim

Yalan yanlış tarihimde...

*

Herkes bir yerlere kaçarak kendisini arıyor.

“Kaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü” diyen Yahya Kemal Beyatlı sanki bugünleri anlatmış...

Haberin Devamı

İçinde yaşadığımız çağda virüs yüzünden milyonlarca insanların ölümü artık istatistik bir rakamdan ibaret...

Şairin dizelerini hatırlattığımızda ise alay eder gibi yüzümüze gülümseyenler haklı bir gerekçe bulmuş gibi:

“O kadar çok insan ölüyor ki!”

Yani, hangisine ağlayalım diyerek konuyu geçiştiriyor...

*

Ne bir ceviz ağacıyız artık parklarda

Ne de farkına varamayan bir polis...

Ve ne de yüz bin elimiz var...

Meçhule giden bir gemi misali kalkıp gidiyoruz bildiğimiz tüm limanlardan...

*

“Gökyüzünde iki uçurtma başıboş” diyen Edip Cansever: “Yan yanayız sadece...”

Sayısız uçurtmanın dolaştığı gökyüzünde sayısız yıldızlarla sadece yan yana olan halimize ne kadar da benziyor..

Konuşuyoruz ama hiçbir şey konuşmadığımız gibi...

Ya da konuşamadığımız...

Tüm gerçekleri kendimize sakladığımız günlerin arasında ayakta durmaya çalışıyoruz...

*

Fikre katılmak zorunda değiliz...

Ama zorunda olduğumuz saygıyı esirgiyoruz.

Fikri şiddetle durduramıyoruz yine de ve farkına varamıyoruz Gülhane Parkı’ndaki polisler gibi.

Çünkü, bir köşeye çekilip hayat defterimizi açıp kendimizi muhasebeye çekmiyoruz, aynalara bakıp yüzümüzle ve içimizde biriktirdiklerimizle yüzleşmiyoruz.

Sürekli haklı çıkabilmenin kavgasını ediyoruz...

Bitiremedik hiç.

Haberin Devamı

Kentleri bir mahkemenin salonuna çevirmişiz...

Sürekli birilerini suçluyoruz...

Tanısak da tanımasak da...

Kendimizi de haklı çıkartabilmenin ve şahitlerini arayabilmenin yorgunuyuz...

Kendi türküsünü arayanlar başkalarını hiç dinlemiyor, dinlemek dahi istemiyor...

Yazarın Tüm Yazıları