Paylaş
Ve nedense hep bize şeytanlık edenleri ya da düşünenleri seviyorlar...
Kırk yıl PKK terörü ile mücadele ediliyor ama birileri de “Kandil Dağı’nda silah, mermi ve roket fabrikası olmadığına göre, kim bu silahları veriyor ve kim besliyor bu terör örgütünü?” diye sorup suçluların peşine düşmüyor.
*
New York’ta bir savcı bankalarımıza dava açıp üst düzey yöneticimizi tutuklayabiliyor ama bu ülkede daha bir savcı terör örgütlerine dağıtılan silah, mermi, roket gibi mühimmatı sağlayan karanlık güçlerin kim olduğuna dair tek bir dava açıp konuyu uluslararası mahkemelere taşıyamadı.
Terör örgütlerinin mensupları ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni suyoluna çevirdi...
Ve bu mühimmatı temin eden devletleri veya gizli kuruluşlarını dünya kamuoyunun vicdanına mahkûm ettiremiyoruz...
*
Hiç kimse bize bataklığı kurutacak adımları attırmıyor...
Sürekli terör, terörist ile meşgul ediliyoruz.
Ve biz de kırk yıldan beri diyoruz ki:
m Terörle mücadelemiz azim ve kararlıkla sürdürülecektir!
Diyoruz ama kırk yılın muhasebesini yaptığımız zaman, elde ettikleri kazanımlara göre bakıyoruz ki, kararlıkla yol haritasında ilerleyen biz değil bunlar...
*
Osmanlı Devleti ve diğer tüm devletlerimizin yıkılışlarının öyküsü bu oyunlarla başlıyor ve bitiyor...
İçimizdeki tüm farklılıkları terörize ederek yıkmayı, dağıtmayı, bitirmeyi başarıyorlar.
Ve iktidar oyunlarını bozacak ne kadar strateji varsa hepsini hayata geçiriyorlar...
*
İyi insanların ve legal yapıların aklına ya da hayaline bile gelmeyen ne kadar pis oyun varsa, kötülerin hayatlarının amacından ibaret olduğuna dair gerçek unutuluyor çoğu zaman.
İyiler de suçludur, çünkü kötülerin oyunlarını bozacak tedbirleri almadıkları ve kötüleri hafife aldıkları için.
Ne kadar fitne kuyuları varsa hepsine düşüyorlar.
Ve dedikoduyla yaşayarak kendilerine yol haritası çizen iyiler, eninde sonunda kötülerin istediklerini istemeden de olsa gerçekleştiriyor.
*
Ankara’daki Türkiye-ABD görüşmelerinin perde arkasını yazan Hande Fırat yazısında diyor ki:
Trump’ın A takımından bir isimle yapılan görüşmede ‘Trump-sözde SDG komutanı görüşmesine atfen’ Ankaralı üst düzey yetkili, “Bir teröristi ABD Başkanı ile nasıl telefonda görüştürürsünüz, bunu nasıl yapabilirsiniz?” sorusunu yöneltmiş...
*
Bize göre doğru bir soru ama Amerikalılara göre oldukça yanlış bir soru...
Çünkü sadece yaşadığımız çağın sorunu değil, kaç asırlık büyük bir sorun...
Devletler de insanlar da gelecek menfaatlerine göre pozisyon alıyor...
Karşısındakinin ne olduğunun bir önemi yok ki...
Yani, dostlarımızın dostu dost değil, düşmanları da düşman değil...
En büyük dost ve düşman çıkar ilişkileri üzerine inşa edildiği günden beri böyle...
Dostlar ve düşmanlar sürekli güncelleniyor, farkında değiliz.
*
Biraz geçmişe gidersek, Irak’ın kuzeyinde Barzani ve Talabani örneğini hatırlatalım...
Bu iki portre o dönem Türkiye için “eşkıya” ve “peşmerge” idi...
ABD’ye göre ise Saddam’ı devirmeye karşı asgari müşterekte buluştuğu dostları.
Sonuç: Saddam devrildi ve idam edildi...
Barzani başbakan, Talabani ise cumhurbaşkanı yapıldı...
Ve biz de kırmızı halıları sererek karşıladık...
Eşkıyalık düşmanlık, peşmergelik bir günde masal oldu gitti işte.
*
ABD ve Batılı müttefikler şeytanlarını çoğalttıkça bir gün kendi ülkelerini ve hayatlarını da cehenneme çevirebilecekleri gerçeğini unutuveriyorlar...
Paylaş