Paylaş
Ne zaman kuşlar uçtu kervanlar geçmeye başladı sanki tüm felaketler de uykusundan uyandı...
Güne uyanmaya korkuyoruz...
Sel, savaş, yangın, deprem, terör, göç, yoksulluk, işsizlik, intihar, katliam, trafik kazaları, virüs ya da ekonomik kriz haberleriyle içimiz yanıyor, kararıyor...
Ve de karartılıyor...
Anlıyoruz ki, dünyada rahatlık yok...
Ve de huzur...
*
Bir kaza haberiyle güne uyanıyoruz...
Haberde diyor ki:
Balıkesir Edremit yolunda sabah saat 04.40 sıralarında yolcu otobüsü yoldan çıkarak takla attı 15 ölü 17 yaralı...
Yoldan çıkmış işte...
Niye çıkmış?
Otobüs kendiliğinden yoldan çıkar mı?
Çıkmayacağına göre...
Olayın gerçek nedenlerini ve bir kişinin sorumsuzluğunu ve ihmalini uyduruk gerekçelerle açıklıyoruz.
Gerçeklerin de uzağında dolaşıyoruz.
Oysa olayın gerçek sebebi belli...
Şoför o saatte mutlaka ya uyumuştur veya bakımsızlıktan dolayı lastik patlaması yüzünden yoldan çıkmıştır...
Başka ne olabilir ki?
*
Trafikte her gün görüyoruz ve yaşıyoruz...
TIR, otobüs, minibüs, kamyon, kamyonet ve taksilerin halini...
Ve de çalışma şartlarını...
Sistem var ama çalışma şartlarını ve kazaya götürecek ihmalleri önleyecek olan denetimler yetersiz...
Çünkü denetim deyince aklımıza sadece hız kontrolleri, radar veya kamera yerleştirmek geliyor...
Şirketlerin çalışma koşullarını, araçların bakım ve lastik denetimlerini yapmak aklımıza gelmiyor...
Bir hazırlığımız da yok...
*
Savaşlara daha çok hazırlıklıyız...
Nükleer başlıklı füzeler, bombalar, tanklar, uçaklar, tüfekler, kurşunlar ve mayınlara daha çok para harcıyoruz...
ABD, Rusya ve Çin bu silahlanmanın başını çekiyor...
Yetmediği gibi satışını da yapıyor...
*
İletişimin zirve çağında yaşıyoruz ama kör ve sağırmışız gibi davranmaya devam ediyoruz.
Yaşanan felaketleri seyrediyoruz.
Duaların da çok uzağındayız.
Esiri olmuşuz bir çok şeyin...
Bir yerden insan geçince sanki kirleniyor her şey...
Nehirler, denizler, okyanuslar ve de kutuplar...
Ağaçlar yanıyor...
Dereler taşıyor...
Balıklar ölüyor...
Yaşadıklarımızı düşündükçe ve her gün yeni bir felaketi izledikçe keşke kuşların uçmadığı kervanların geçmediği bir yerlere alıp da başımızı gidebilsek diyoruz...
*
Kuşlar uçtukça kervanların geçtiğini bir kez daha anlıyoruz...
Anlıyoruz ki insanlar kuşları kovalıyor...
Gürültü medeniyetine esir olmuşuz...
Kaçıp uzak bir yerlere gitme vakti ama insanın olduğu her yerde bir felaket yaşanıyor...
Paylaş