Kriz koroları

Amerika sonunda Türkiye’nin ‘güvenli bölge’ teklifinde anlaştı...

Haberin Devamı

Fırat’ın doğusuna girmeye, temizlemeye Türkiye’nin kararlı olduğunu gören ABD uzlaştı ve derinlik konusundaki ısrarını ise sürdürüyor...

Yol haritasındaki virajları ve kriz tırmandırma oyunlarını bilen ABD’liler son noktaya kadar isteklerini zorluyor ama virajı da nerede alacağını daha iyi biliyor...

Oysa, kaç yıldan beri kriz korosu felaket şarkıları söylüyordu...

İçeridekiler...

Ve ‘dışardakiler’...

Şimdi ise kilometre tartışmalarına sığınarak farklı şarkılar söylemeye devam ediyorlar...

15 mi yoksa 30 kilometre mi olacak?

*

Bir virüs gibi içimizdekilere bulaşan muhalif hastalığının başlangıç tarihi kaç yüz yıl öncesine dayanıyor bilmiyoruz ama tedavi edilemeyecek bir sürecin eşiğinde olduğumuzu biliyoruz...

Muhalif demek iktidarı, yönetenleri her tür pis oyunlarla o koltuklardan indirmek değildir...

Haberin Devamı

Ve bu oyunlarla  ‘İktidara giden her yol mubahtır’ anlayışıyla uyduruk gerekçelere sığınılmış...

*

Bize göre muhalif eksiği tamamlayandır...

Çözüm üreten, yanlışı hatırlatandır...

Muhalif denildiğinde ise sadece siyasi iktidara muhalefet yapmak anlaşılıyor...

Kendi eksik yanlarını hiç kimse görmüyor...

Bize göre insan en büyük muhalefeti kendine yapmalıdır...

*

Son on yıldan beri koro halinde Avrupa Birliği, ABD ve Körfez ülkelerinde Türkiye aleyhine çıkarılan her kıvılcımı büyük bir yangına çevirerek kamuoyunu tedirgin etmeyi başaranlar her gün bir konu bulmakta hiç zorlanmıyorlar...

S-400 diyerek masa başlarında yazılan, yazdırılan kriz senaryolarının hepsinin filmlerini çektiler...

Sabah akşam yazdılar, çizdiler ve söylediler...

Türkiye NATO’dan çıkarılacak...

ABD İncirlik Üssü’nü boşaltacak...

Ağır yaptırımlar gelecek...

Dövizler fırlayacak.

Sonuç istedikleri gibi olmayınca göller, ormanlara, dağlara dönüş yapıldı...

Bu gidişle gökyüzünde uçan kuşlara kadar sıra gelecek galiba...

*

Keçecizade Fuat Paşa’nın çok bilinen bir hikâyesi aklımıza geliyor...

Sultan Abdülaziz’in trenle gittiği Paris gezisine dışişleri bakanı olarak resmi toplantılara katılan Fuat Paşa’ya Fransa İmparatoru III. Napolyon tehditkâr bir üslupla diyor ki:

Haberin Devamı

Süveyş Kanalı açılmalı.

Girit Osmanlılardan alınıp Yunanistan’a verilmeli.

Kudüs’teki kutsal yerlerden Katoliklere ait olanların yönetimi Fransızlarda olmalı.

*

Ve kendisini karşısında duran Fuat Paşa’dan daha akıllı zanneden III. Napolyon, Osmanlı Devleti’ne büyük iyilik ediyormuş gibi ileri sürdüğü şartlara ilave olarak diyor ki:

Bu söylediklerim devletiniz için de büyük bir problem... Yorgun omuzlarınızdan bunları atıp hafifleyiniz...

Fuat Paşa ise zekâsını aşağılayan imparatorun ifadesiz yüzüne bakarak demiş ki:

Biz hâlâ çok güçlüyüz ve böyle gizli kapaklı tehditlere ise asla boyun eğmeyiz.

*

III. Napolyon başlamış gülmeye...

Kahkahaları sarayın salonunda adeta yankılanmış.

Ve demiş ki:

Haberin Devamı

Hasta yatağından kalkamayan devletinizden söz ediyorsunuz galiba!

Fuat Paşa tarihin altın sayfalarına geçen o meşhur sözlerini söylemiş:

Evet, üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden, Osmanlı’yı yıkamadık gitti...

*

Bu ülke o günden beri sayısız ihanete uğramış...

Dışarıdakiler ve içeridekilere rağmen hâlâ ayakta.

Kriz koroları ise bildiği şarkıları söylemeye devam ediyor hâlâ...

Yazarın Tüm Yazıları