Paylaş
Düzenlerini yabancılaştıran toplumlara huzur zor geliyor...
“Başkaları ne der?” sorusunu cevaplamak ile bir ömür geçip gidiyor...
Başkalarının ne diyeceğine göre hayatını ‘dünyanın en büyük hapishanesine’ çevirenlerin yaşadığı ülkelerde hiç kimse kendi aklına, vicdanına göre yaşayamıyor...
Ve ayakları üzerinde duramıyor...
Yokluğumuzla ilgilenmeyenlerin varlığımızla ilgilenmeye haklarının olduğunu sanan başkaları, sürekli bizleri yeni düzenlerine entegre etmeye çalışıyor...
*
“Arap Baharı” diyerek başlattıkları küresel kampanyaların sonucunda kırk parçaya bölünen İslam coğrafyasındaki ülkelerin haline bakarak biraz düşünmemiz gerekiyor...
Irak, Mısır, Tunus, Libya’nın ne duruma düştüğünü görüyoruz...
“Demokrasi” diyerek avladıkları ülkelerin kaynaklarına ve yönetimlerine çakallar gibi çökenler, halkı birbirine düşman ederek istedikleri uzun süreli konaklamanın farklı noktalarını keşfediyor...
Nerede demokrasi?
Hani bahar?
Başkaları için ülkelerini yakıp yıkanlar, gelmeyen demokrasiyi ve baharı da uğruna yaşadıkları başkalarına soramıyor...
O başkaları, İdris Küçükömer’in dediği gibi “düzenlerini yabancılaştırdı.”
*
Şair Şükrü Erbaş’ın...
“Bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz,
Biçim veremediğimiz şeylerin,
Biçimini alıyoruz” deyişindeki gibi günleri yaşıyor dünyanın birçok ülkesi...
Yemen, Afganistan, Irak, Mısır, Filistin ve Suriye gibi...
Silahların gölgesinde büyüyen, kitap, kalem, kâğıt, silgi ve öğretmen yüzü görmeyen kaçıncı nesil bunalarak yaşamaya çalışıyor, sayılarını bilmiyoruz bile...
Dayattıkları, anlattıkları modern bir çağın ortasında okulsuz, eğitimsiz, kalemsiz, kitapsız, oyuncaksız, bilgisayarsız ve telefonsuz büyüyen çocuklar ellerine tutuşturulan silahların kurşunlarıyla arkadaş oluyor...
*
“Taşranın, insanı 17 yaşında bin yaşına getirdiği hayatlardı” diyerek bir ülkenin çocuklarının yaşadığı günleri özetleyen Şükrü Erbaş’ın “Sonra, büyük kentlerin başsız ayaksız kalabalıkları başladı” dediği günler her gün gözlerimizin önünden gelip geçiyor...
Ve kaç asırdan beri hep aynı film izleniyor, izlettiriliyor bu coğrafyada...
*
Her türlü kaosun pençesinde kıvranan Libya, Irak, Suriye, Yemen, Lübnan, Mısır ve Filistin’de halkın hali böyle...
2015 yılından beri General Hafter’i destekleyen Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Fransa ile Rusya’nın derdi bu ülkenin çocuklarının parası ve geleceği olan doğal kaynaklara çökmek...
Türkiye yaşanan vahşete ‘dur’ demeye çalışıyor...
*
Kurban Bayramı’nda bile silahlar susmadı Afganistan, Suriye ve Yemen’de...
Çocuklar kurban ediliyor bu topraklarda...
“Bizim hayata ilişkin ortak yaralarımız var” diyen Şükrü Erbaş’ın söylediği ortak noktada tüm insanlığın buluşması lazım...
Her ortak yaranın koronavirüs gibi dünyayı evine mahkûm etmesi mi gerekiyor...
Kaç asırdan beri evine mahkûm edilmiş, yıkılmış, yakılmış ve kurşunlanmış büyük bir coğrafyanın çocuklarını düşünmek gerekmiyor mu?
İşte onların güldüğü her gün ve her bayram daha güzel olacak...
Paylaş