Paylaş
Dünkü Hürriyet’in manşetindeki haber geldiğimiz noktayı özetliyor.
- Büyücüler, dolandırıcılar ve organize suç örgütlerinin kurduğu tuzaklar anlatılıyor.
Yıllarca bu tuzakların toplumu nasıl sisler bulvarına savurduğunu yazıyoruz.
Ve tehlikelerinden söz ediyoruz.
*
Kelimeler iki dudak arasından düşüncesizce çıkıyor.
- Toplu dolandırılıyor, düşünüyor, yazıyor, çiziyor, imha ediyor ve katlediliyoruz.
Ve toplu gidip geliyoruz, savruluyoruz ya da düzeliyoruz.
Kendini bulma hikâyelerimiz yok gibi.
*
Kendi hikâyelerimiz anlatılsa ne kadar fakir olduğumuzu anlayacağız.
Ve hep başkalarının hikâyeleriyle daha çok ilgiliyiz.
- Anlıyoruz ki bu güzel ülke hep başka şeylerle meşgul edilmiş.
Son yüzyılı tüm gerçekleriyle anlatmaya kalkışsa tarihçiler, milyonlarca olay var...
Lakin insana dair hikâyeler yok gibi...
Bu ülkenin gündemiyle yatıp kalkmaktan kimsenin kendi hikâyesini yazacak vakti yok.
*
Ve hâlâ çocuklara karga-tilki masalları anlatıyoruz...
- Yine de tilkilerin tuzaklarına düşüyoruz.
Kargalar çoğalıyor ağaçların dallarında ama tilkiler hep aynı oyunla peyniri kazanıyor.
Bireysel yaşayamıyoruz, düşünemiyoruz, kendi hikâyemizi yazamıyoruz.
*
Seksenli yıllarda sağ ve sol çatışmalarıyla başlayan toplu meşguliyetimizin sonu gelmiyor.
Taraftarlıktan vazgeçip doğru ve yanlışı ayırt edemiyoruz.
Ve mutlaka büyük kalabalıkların içine dahil olmak istiyoruz.
- Bu yüzden sürekli aldanıyoruz, çocuklarımızı da aldatıyoruz.
Yalanlarla büyüyen nesilleri kaybedenler kulübüne kaydediyoruz.
*
Piyasalara sürülen hikâyelerin hangisi doğru, hangisi yalan bilmiyoruz.
Araştırmıyoruz, filtre etmeden gerçeklerin uzağında bir yerlerde geziniyoruz.
- Her okuduğumuza, duyduğumuza şüphesiz inanıyoruz ve yalanları da duvarlara yazıyoruz.
Başkalarını hizaya çekmekten, yargılamaktan, aşağılamaktan, itibarsızlaştırmaktan bıkıp usanmıyoruz.
Ve bu yüzden kendini bulan insan hikâyelerinin fukarasıyız.
Kimse kendi hikâyesini yazmıyor...
*
Var olmanın ayrıcalığını sosyal medyada arıyoruz.
Video, fotoğraf yükleyerek ve herkese laf yetiştirerek ifade hürriyetini sınırsızca kullanan bireyler olduğumuza inanıyoruz.
Oysa çoğu zaman bir deli koyunun arkasından sorgusuz ve hesapsızca giderek uçurumlardan yuvarlanıyoruz...
- Kendimizi arama, bulma ve kendi hikâyelerimizi yazma vakitleridir...
Paylaş