Paylaş
Ülkesine, şehrine, kasabasına veya köyüne benziyor.
Ve gittiği yere izlerini de götürüyor...
*
Lübnan asıllı yazar Amin Maalouf Paris’e ilk gittiğinde yakın çevresiyle sürekli siyaset konuşuyormuş...
Fransız dostları kendisine sormuş:
Roman, şiir, sanat, doğa, tiyatro, sinema, resim konuşmaz mısınız?
İşte o an İbn-i Haldun’un zamanları aşan “Coğrafya kaderdir” sözündeki gerçekliği yakalamış...
*
Neden?
Çünkü Ortadoğu ülkelerinde halk sabah akşam siyaset konuşuyor...
Lakin bilgiye göre değil, dedikodular üzerine...
Fısıltı gazetelerinin haberleriyle günlük siyaseti yorumlamayı sanatlaştıramamış, bilimselleştirememiş ve sadece gelenekselleştirmiş...
Ve gelenekselleştirdikleri tüm siyasi söylemler, politikalar, stratejiler iflas etmiştir...
*
Bu toplumu son iki yüz yıldan beri siyasetin günlük çatışmalarına taraftar yaparak ülkelerine ne kadar kötülük ettiklerini anladıkları gün çok şey daha güzel olacak.
Siyasetle yatırıp siyasetle kaldırma stratejilerinin tüm çatışmaları körüklediğini de unutuyorlar...
Ve körleştirdiğini...
*
Halk sabahtan akşama kadar siyaset konuşup yazmaya mahkûm sanki.
Başka bir işi gücü yokmuş gibi...
Halkı başka ilgi alanlarına odaklamak zorunda olmadıklarını düşünenler bilim ve ilimi yok etmişler...
Bilim, sanat, tarih, edebiyat, tıp ve teknolojiye yöneltmek ülkelerini kalkındırabilir, kuru siyasi söylemler değil.
*
Farklı ideolojilerin, mezheplerin, ırkların, aşiretlerin bağlantılı uzantılarının giriştikleri siyasal mücadele çatışmalara dönüşüyor ve bu yüzden sonuç daima kanlı bitiyor...
Ve kavgayla başlamasına gerek yokken...
Bize göre kavgaların birinci nedeni tartışılmaması gereken milli ve manevi değerlerinin altında siyaset yapılmasıdır...
İşte coğrafya bu yüzden kaderdir...
*
‘Coğrafya Mahkumları’ adlı eserinde Tim Marshall diyor ki:
Üzerinde yaşadığımız topraklar bizi her zaman şekillendirdi.
Savaşlar, iktidar, siyaset ve artık yerkürenin neredeyse her yerini işgal eden halkların sosyal gelişimi, coğrafyanın etkisiyle biçimlendi.
*
Diyoruz ki ülkenin, dünyanın nereye gittiğine dair siyasetini halkların bilmeye hakkı var...
Lakin parti siyasetinin içlerinde bu kadar ömür tükettirmeye de kimsenin hakkı yok...
Kendine zaman ayıran, kitap okuyan, sanat, edebiyat, bilim ve teknik ile daha çok ilgili olan ve odaklanan Fransızlar, Almanlar, İngilizler, Amerikalılar bu yüzden çağa yön veriyor veya hükmediyor.
*
İzleri sildirmeden iz bırakmak için halkı ve çocukları iyi şeylere odaklamak lazım...
Sadece kuru laftan ibaret, başka yolu yok...
Coğrafyadaki akıl, strateji yoksulluğunu insanların kaderi haline getiren İslam coğrafyasını yönetenler gelinen bu noktadan memnun mu?
Halkları başka ülkelerin denizlerinde boğuluyor, sokaklarında dileniyor ya da sığınmacı durumunda.
Ve bu durum kader olmaktan çıkarılmalı...
Çünkü tercihler de insanların kaderini şekillendirir...
Paylaş