Paylaş
Ve tüm krizlerin çözüldüğü adres olma özelliğini de...
Yükünü paylaşmıyor...
Yetkilerini de...
*
Yeni bir partiyle politikaya başlayan siyasiler ise eskilerini yanında götürmeye gerek duymayan bir anlayışa sahip...
Bir günde her şeyi unutabiliyor...
Aklımıza, “Gidenler mi yoksa kalanlar mı suçlu?” sorusu geliyor...
Çizgi dışına çıkarılan ya da çıkanlar kendi kişisel gerekçelerini buluyor...
Birileri de bu yalanlara inanıyor...
*
Taviz operasyonlarıyla toplumun her kesimine Özal’dan bugüne kadar mavi boncuk dağıtanların aklında farklı eğilimleri bir araya getirme stratejisinden başka bir şey yok...
Böyle diyenler daha sonraları akıl perdelerinin arkasında gizledikleri kendi eğilimlerine yenik düşüyor...
Güç, para, ego ve taviz dörtlüsünün yuvalandığı adreslerde kara politikayı ideoloji adıyla sürdürerek ayakta kalmaya çalışıyor...
*
Tek gözü açık uyuyarak sabahlayanlar sürekli felaket bekliyor...
Siyasette dostluk, vefa ve sadakate yer olmadığını kendi duruşlarıyla bir kez daha doğruluyorlar ama fark edilmediklerini sanıyorlar...
Ve her gün yeni bir tavizin kapılarını da aralayarak...
Mesele, yol değilmiş...
Yoldaşlık bittiğinde bambaşka rotalar çizilebiliyormuş...
*
Kriz beklentileriyle kendilerine açılacak yeni alanlarda fırsat siyaseti yapmaya alışkın olanlar, dünyanın her yerinde hep aynı ve hiç değişmiyor...
Gelgit dalgaları gibi sonuca endeksli bir seçmen kitlesinin olduğu gerçeğini de unutmayalım...
Merkez partilerinin bir seçimi kaybettiklerinde siyaset tarihinden silindiklerini de...
Ve geriye sadece tabelalarının kaldığını da...
Bütün bunlara rağmen yaklaşık 90 siyasi parti var...
*
CHP, MHP, SP ve BBP gibi seçmen tabanı kemikleşen siyasi partiler ise baraj altı kaldıklarında dahi daima varlıklarını sürdürüyor...
DP, AP, ANAP ve DYP gibi merkez partiler ise kaybolup gitti...
Daha da önemlisi kaç defa kapatılan ve yeni bir tabelayla yeniden ortaya çıkan HDP faktörünü de unutmamak gerekiyor ki terör örgütü PKK ile yollarını ayırmayışına rağmen...
Sürekli varlığını sürdürüyor ve ittifaklarda gizli ya da açıkça yer alıyor...
*
Bilmeliyiz ki, demokrasi dünyanın her yerinde büyük tehdit altında...
Krizlerini yönetemeyen devletler daha büyük krizlere başvurarak yoksulluğu yönetmeye çalışıyor...
Koronavirüsü de bahane ederek...
Uluslararası IDEA Genel Sekreteri Kevin Casas-Zamora’nın demokrasinin tehdit altında olduğuna dair uyarıları düşüyor aklımıza...
Diyor ki:
Şimdi hepimizin demokrasiyi savunmak için bir arada durması gereken zamandır.
*
Sabahtan akşama kadar sosyal medyada bir yerlere sistematik saldırılarla meşgul olanlar esrarengiz başlık ve sayısız sorularla belgesiz, bilgisiz ve delilsiz iddiaları gündeme taşıyor...
Bu marazi bir hastalığa yakalananların tek derdi izlenme rekoru kırabilmek, para kazanabilmek, varlıklarını ispatlayabilmek...
Yığınla iddiayı sıraladıktan sonra sözlerine ‘kulislerde konuşulanlara göre’ diyerek nokta koymaları ise her videoda yaşanan bir komedi...
Ne gariptir ki, bu delileri yüz binlerce kişi izliyor...
Her deli farklı bir kuyuya taş atıyor...
Gündelik siyasi tartışmaların delice bir taraftarı olup çıkanlara her defasında gülüyoruz... Çünkü siyaset sahnesinde yaşanan bin bir gece masallarındaki gibi sayısız oyunlardan habersiz yaşıyorlar...
*
İddialardan ibaret yığınla yalanı, çarpıcı başlıklar ve soru işaretleriyle sosyal medyanın gündemine taşıyanlar bilmelidir ki, böyle yapmaya devam ederek bir arada yaşamayı ve demokrasiyi tehdit ediyorlar...
Yerine kim ne koyacak?
Belli değil...
İddialı çizgilerden oluşan sınır boylarında yürümeye bir son verilmesi gerekiyor; yoksa herkesin cebinde gizlediği küçük bir hesap defteri var...
O defterler açıldığında her şey için çok geç kalınmış olabilir...
Paylaş