Düşünce kıyılarında

İnsan düşünürken yüksek sesle düşünmez. Evinde düşünür, yakın arkadaşların ile tartışırsın.

Türk cemiyeti yüksek sesle düşünen dengesiz, eğitimsiz bir toplum haline dönüştü.

Bu da demokrasi değil.

*

Ne acıdır ki iki yüz yıldan beri bu durumdayız...

Düşünen adamları da kaybediyoruz...

Sorumsuzluk çağındayız diyoruz ama umursayan da yok...

Dünyanın birçok yerinde büyük kalabalıklar bir saniye düşünmeden, gerçekleri öğrenmeden sorumsuzca sosyal medya adreslerinde yazıp, çiziyor.

Ve konuşuyor...

Hukukun üstünlüğüne inanıyoruz ama hukuktan önce yargılayıp karar veriyoruz, düşündüklerimizi de açıklıyoruz.

Yargısız infaz ediyoruz.

Saldırıyoruz.

Kör kuyulara atıyoruz herkesi...

*

Kul hakkından en çok biz söz ediyoruz...

En çok da bizler bu kuralı çiğniyoruz...

Bugünlerin yarın bir hesabı var, olmasa bile mahşerde hesaplaşma günü var diyemiyoruz...

Kim ne söylerse, yazarsa, konuşursa inanıyoruz...

Düşünmüyoruz...

Yalanları yaymakta ısrarcıyız...

Fısıltılara daha çabuk inanıyoruz...

*

Kuşkuluyuz...

Kötü düşüncelerin de esiriyiz...

Herkesin kötü olduğunu düşünmek, herkesten kuşku duymak tövbesiz günahtandır...

Yani, tövbesiz günah işliyoruz...

Hep aynı filmi izliyoruz...

Katil hep en son yakalanıyor...

Yargıya bırakamıyoruz...

Gerçeklerin ortaya çıkmasını da beklemiyoruz...

*

Merhum Demirel, Türkeş, Erbakan, Ecevit ve Özal’a da hep aynı şey yapıldı...

Ne diyorlardı?

Milyarlarca dolar parası var...

Ülkenin sayılı işinsanlarıyla ve şirketleriyle ilgili sayısız ortaklıkları...

Dış ülkelerin bankalarında parası, ya da şirketleri...

*

Ne oldu?

Özal ve diğerleri öldü...

Düşmanları, muhalifleri ve yüksek sesle konuşup yazanların hepsi bir günde sustu...

Özal’ın ise banka hesaplarında ne kadar parası çıktı? Çarşamba günkü yazımızda...