Paylaş
Birileri de sosyal medya platformlarında koronavirüsten sonra dünyada ve ülkemizde yaşanacakların listesini yayınlayarak korku, panik ve karamsarlık rüzgârı estirmeye devam ediyor...
Ki bize göre çok yanlış...
Felaket tellallığı hiçbir devirde bu kadar zirveye çıkmamıştı...
Oysa dünya insanlığına şimdi yaşananlara karşı nelerin yapılması gerektiği anlatılmalı...
*
Ve günümüz tıp teknolojisiyle yakın zamanda koronavirüsün aşısının bulunacağına inanıyoruz...
Ki iyi haberler de gelmeye başladı...
Şimdiye kadar dünyada 70 bin kişinin hayatını kaybetmesi elbette büyük bir trajedi...
270 bin kişinin iyileşmesi ise sevindirici...
Evde kalıp bekleyeceğiz, başka çare yok...
*
Ve bir zamanlar ABD ve İngiltere’de bile hastalık yapıcı mikro-organizmalardan haberdar olmayanların çok önünde giden Osmanlı’da tıp alanındaki gelişmeler, birçok Batılı ilim adamına ışık olduğu gibi, yeniden ülkemizin bir şeyler yapabileceğine inanıyorum...
Çiçek aşısının tarihiyle ilgili belgelere baktığımızda, İngiltere’nin Osmanlı büyükelçisinin eşi Lady Mary’nin Osmanlı’da gördüklerinin aşının geliştirilmesinde büyük rolü olduğunu öğreniyoruz.
*
İngiliz The Times gazetesi yazarı Ben Macintyre’nin yazdığına göre Lady Mary, 1717 yılında Osmanlı topraklarındayken halkın çiçek hastalığından ölen kişilerin vücudundan alınan sıvıları sağlıklı kişilerin deri altına enjekte ettiğini görüyor.
Mary yöntemin hastalığa karşı etkili olduğuna ikna olunca 1721’de İngiltere’de aynı yöntemi kendisi ve oğulları üzerinde de uyguluyor.
*
1721’de Londra’daki çiçek salgını sırasında kraliyet ailesi de Lady Mary’nin yöntemini uygulamak istediyor, ancak doktorların “Tehlikeli olabilir” uyarısı üzerine aşı önce mahkûmlar üzerinde test ediliyor.
*
Ve denek olarak kullanılan mahkûmlar aşı sayesinde iyileşince kraliyet ailesi de aynı yöntemi deneyerek hastalığı hızla atlatıyor.
Osmanlıların keşfettiği yöntemin benzerleri daha sonraları Amerika, İran ve Afrika’da uygulanmış.
Ancak ilk çiçek aşısını resmen 1796’da İngiliz Edward Jenner geliştirdi diye biliniyor...
Oysa İstanbul’daki aşıyı çalarak götürenler, “Aşıyı bulduk” diyerek dünyaya ilan ediyor...
*
Osmanlı’dan sonra girdiğimiz dönemeç günlerinde, harf devrimiyle bin yıllık bir kütüphaneye bir günde yabancılaşan milletin uçurumların eşiğinde dolaşması, bulduklarını kaybetmesi bu yüzdendir...
Ve bin yıllık tarihimizi ise karalayarak öğrendik...
Son yüzyıldan beri tercüme eserlerle kendi tarihimizi yeniden öğrenmeye çalışıyoruz...
Prof. İlber Ortaylı, Prof. Halil İnalcık, Prof. Fuat Sezgin gibi hocaların sayesinde de Osmanlı’yı sevdik...
*
İngiliz The Times gazetesi yazarı Ben Macintyre, ABD ve Rusya’daki laboratuvarlarda tutulan son iki tüp çiçek virüsünün yok edilmesiyle ilgili tartışmaya yer verdiği köşesinde, İngiltere’nin Osmanlı büyükelçisinin eşi Lady Mary Wortley Montagu’nun çiçek aşısı hikâyesini anlatırken, son iki tüpün ne olduğunu da merak ediyoruz...
*
Evet, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir döneme mi giriyoruz, yoksa hiçbir şey olmamış gibi yeniden devam edeceğimiz günlere mi döneceğiz bilmiyoruz ama dünyanın her ülkesinde büyük bir trajedinin yaşandığını artık biliyoruz...
Ve büyük bir dönemeç bizleri bekliyor...
Paylaş