Paylaş
Kaç asırlık bir dramdır, anlatması oldukça zor...
Halklarını adalet ve barış içerisinde yaşatmayı düşünemeyecek kadar sayısız günah öyküleri var dünya tarihinde...
Ve ölülerle dolu bir geçmiş...
*
Savaşların meydanlarında yitip gidenlerin ardından ülkelerini büyük bir felaketin eşiğine nasıl getirdiklerini hâlâ göremiyor olduklarına şaşırıyoruz...
Ve Esad, halkını ne hallere düşürdüğünü hâlâ göremiyor...
Esad gibi liderlerin sadece kendi iktidarının yarınlarını düşünüyor olması da daha büyük bir soru işareti...
Kendi halkını bombalayıp kentleri harabeye çevirmeye devam ediyor...
Denizlerde boğulan binlerce Suriyeli...
Karaya vuran çocukların, denizlerde boğulup giden annelerin, babaların sayılarını unuttuk bile...
*
Ülkelerin sınır boylarında kendi yalnızlıklarına mahkûm edilen ve ölümden kaçan milyonlarca Suriyeliye Türkiye kapılarını açtı...
Lakin, farklı şehirlerimizde işsiz ve sahipsiz dolaşan Suriyelilerin içindeki suçlara bulaşan bir kesimin bir arada yaşamayı zorlaştırdıklarını da görüyoruz...
Bunun çaresi hepsine düşman olmak değil elbette...
*
Karaya vuran kırmızı kazaklı Aylan
3 yaşındaydı...
Ve kardeşi Galip ise 5 yaşında...
İki Suriyeli kardeşin cesetleri kıyıya vurmuştu...
Faciada çocukların annesi de hayatını kaybetmişti...
Independent gazetesi haberin resim altında cevabı hâlâ verilmeyen şu soruyu sormuştu:
Sahile cesedi vuran Suriyeli çocuğun bu fevkalade etkileyici fotoğrafları Avrupa’nın sığınmacılara karşı tutumunu değiştirmeyecekse, başka ne değiştirecek?
*
Aylan’ın karaya vurmuş küçük cesedine ait fotoğrafın dünyada infial uyandırmasına rağmen, Avrupa’daki siyasetçiler kendilerini sessizliğin kapıları ardına kilitlemişlerdi adeta...
İngiltere’deki İşçi Partisi’nin genel başkan adaylarından Yvette Cooper ise demişti ki:
Bu fotoğraf meseleye sırtımızı dönmeye devam edemeyeceğimizi gösteriyor. Anneler, çaresizce yavrularını boğulmaktan kurtarmaya çalışıyor ve bir şeyler yapmamız lazım...
Türkiye hariç kimse o bir şeyleri yapmamıştı...
Sadece öldürmesini biliyorlardı...
*
Pulitzer ödüllü yazar Cormac McCarthy’nin ‘Yol’ romanındaki sözleri aklımıza düşüyordu:
Soğuk, yağmur ya da karın altında ve karınları aç uyuyorlar!
Erhan Ekten’in roman için yaptığı yorum ise belki de 4.5 milyon Suriyelinin trajedisini özetliyor gibiydi:
‘Yol’, özellikle karanlık, güneşsiz grilik, kaotik, korkunç, kültür ve medeniyetten soyutlanmış bir dünyada hayatta kalmak isteyenlerin yol almaları gerekiyor...
*
Yağmurlar yağıyordu dört mevsim yedi iklimin yaşandığı ülkemizde...
Kimseler üşümesin, aç uyumasın diyoruz...
Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın küresel güçlere ‘Güvenli Bölge’ diyerek teklif ettiği projenin de hızla hayata geçirilmesi lazım...
4.5 milyon Suriyelinin kurtuluşu da ancak böyle bir projeyle gerçekleşebilir...
Yoksa, sahipsizliğin, işsizliğin denizlerinde yapayalnız kalanların çaresizliklerinden dolayı bulaştıkları günah ve suç öyküleri de hiç bitmeyecek...
Ve karaya vuran çocukların
dramları da...
*
Başta Esad ve Ortadoğu’daki tüm liderler sadece koltukların, iktidarlarının derdine düşmüş...
Gelen gitmiyor bir türlü...
Kendi geleceklerini ülkelerinin kaderiymiş gibi hedefe kilitliyor...
Halklar kimsenin umurunda değil bile...
İslam coğrafyası belki de hiç bu kadar umarsız ve acımasız olmamıştı...
Kısacası, bir gün binlerce çocuğun ve ailenin trajedisini dalgaların öykülerinde okuyup ağlayacağız ama vakit çoktan geçmiş olacak...
Paylaş