Paylaş
Ve daha sonra da olabilecekleri az çok tahmin etmeye çalışıyorum.
Örneğin, Fatih Sultan Mehmed zamanına gönderilmiş olsa...
21 yaşında bir padişah...
Bir devir açılıp kapanmamış bile.
Babadan oğula geçmiş bir saltanatın tahtına çıkmış ve İstanbul’u fethetmek istiyor...
Ki daha önceleri yaşça büyük kaç padişah tarafından kuşatılmış ama yine de düşmemiş Bizans.
Ve 21 yaşındaki Sultan Mehmed televizyonlarda İstanbul’u fethetmek istediğini söylüyor...
Nelerin söyleneceğini duyar gibi oluyorum...
Gençlik heyecanıyla konuşuyor galiba...
Aklı başında değil, Osmanlı’yı maceraya sürüklüyor...
Ne işimiz var Bizans’ta?
Gemiler karadan Haliç’e indirilecekmiş, hayal görüyor vs...
Ve sosyal medyada milyonlarca insan Fatih’i karikatürize etmişti.
Meydanlara çıkılmıştı...
Lambalar yakılıp söndürülmüştü.
Küfürler, hakaretler edilmişti...
Kısacası, isyan çıkarılmıştı.
Ve yine Kanuni Sultan Süleyman zamanına gönderilmiş olsa...
Magazinciler saray kapısında saltanat faytonu bekliyor olurdu.
Harem dairesini gözetleyebilmek için ağaçlara çıkarlardı.
Saray entrikalarına dair ne hikâyeler yazarlardı.
Buna benzer örnekleri tarihin her kişiliğine, her devrine ve her kahramanına uyarlayabiliriz...
Oysa, o devrin insanları 21 yaşındaki Sultan Mehmed’in hayaline, idealine inanarak elindeki bir kılıçla sefere çıkıyor ve hayatını kaybetmeyi göze alarak Bizans surlarına kadar geliyor.
Ve Bizans fethediliyor.
Bir devir açılıp bir devir kapanıyor.
Evet, dijital dezenformasyonun insanlığı ne hale getirdiğini her geçen gün görüyor ve şahit oluyoruz.
Kritik, yalan, yanlış bir bilgi olağanüstü bir hızla öyle bir yayılabiliyor ki gerçekmiş gibi bir etki bırakabiliyor...
Nâzım Hikmet, Necip Fazıl da bu devirde yaşasaydı kim bilir nelere maruz kalacaklardı.
İşte, bu yüzden bu devrin adını koymakta zorlanıyoruz...
Dijital uyuşturucu kullanarak kendini kandırmayı başaranların sanal dünyasında ayakta kalarak yaşamak gittikçe zorlaşıyor...
Sahi, bu devrin adını koyan var mı?
Paylaş