Paylaş
* * *
İslam coğrafyası ikinci İbni Sina, Lokman Hekim, Şirazi, Farabi ve Razi’leri çıkarmak yerine, geçmiş başarıların gölgesinde ağustosböceği gibi sürekli cır cır etmeyi daha çok sevdi...
Batılılarca, orta çağda modern bilimin kurucusu, hekimlerin önderi olarak bilinen ve “büyük üstat” ismi ile tanınan İbni Sina, tıp alanında yedi asır boyunca temel kaynak eser olarak ‘El Kanun Fi’t-Tıp’ (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenir ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar, yani 400 yıl boyunca tıp biliminde temel eser olarak okutulur.
* * *
Ve İslam coğrafyası Taliban, El-Kaide, IŞİD, PKK/YPG/PYD ve daha nice sayısız terör örgütüyle kendi halkını öldüren kara cahiller yüzünden karanlıkta kaldı...
Bunlar yüzünden ülkelere gelen felaketler, savaşlar sebebiyle İslam coğrafyası halkının çocukları eğitimsiz ve cahil bırakıldı...
* * *
Açlık, susuzluk, fakirlik ve işsizliği saymıyoruz bile...
Ve savaşların gölgesinde büyüyen çocukların travmalarını...
Bir battaniye ile çocuklarını alıp yollara düşen anneleri...
Sularda çocuklarını kaybeden babaların gözyaşlarını...
Bir kuru ekmek için ağlayanları...
Babası ölünce hiç kimsenin ceket almadığı çocukları...
Yakılan yıkılan şehirleri...
Ve de evleri...
* * *
Batı’ya yolculuk umutları da koronavirüs yüzünden bitti gibi...
Ama Batılıların Doğu’ya yapacağı kanlı yolculuklar için de bitti diyebilir miyiz?
Bilmiyoruz...
* * *
Ve Sabuncuoğlu Şerefeddin...
Osmanlı döneminde tıp alanında önemli eserler vermiş Türk hekim ve cerrah.
Ve ilk Türkçe cerrahi eserin sahibi...
1400’lü yıllarda salgın hastalıkları için 7 maddeyle tedbirleri özetleyen Sabuncuzade Şerafeddin demiş ki:
* Ellerini yıka.
* Kalabalığa girme.
* Uzaktan selamlaş.
* İyi ye, iyi iç.
*Hasta isen yat.
* Dışarı çıkma.
* Dışarıda yüzünü kapat.
* * *
Ve 620 yıl sonra modern tıpta çağın zirvesindeyiz...
Uzay çağındayız, dijital çağdayız diye övünüyoruz...
Virüse tedbir olarak söylenenlere baktığımızda anlıyoruz ki bin yıl gerideyiz...
Silahlara veda etmedikçe, kimyasal ilaçlardan uzak durmadıkça, teşhis için cihazlara yatırım yapmak yerine tedavi yöntemlerine yönelmedikçe, bina yerine personel yetiştirmedikçe daha çok bu salgın belalarıyla karşılaşırız...
Ne yiyeceğimizi, nasıl gezeceğimizi, yaşayacağımızı, inanacağımızı ve korunacağımızı öğretmek yerine hâlâ tunç, taş, cilalı devirleri ve sürüngenlerin hikâyelerini öğreten ‘milli’ eğitim saçmalığına son vermedikçe de bir şeylerin düzeleceğine inanmıyoruz...
* * *
Nereden nereye geldiğimizi bir daha düşünmemiz lazım...
Değişim bina, elbise, araba değiştirerek olmuyor...
Paylaş