Paylaş
“Yok öyle bir şey” diyor, “Ne koronası abi yaaa” diyor, dünyayı temelinden sarsmaya devam eden krizin suni olduğuna inanıyor. “Güzel kafa, güle güle kullan” derdik bir zamanlar, ne diyeyim...
Avrasya Araştırma’nın yürüttüğü ankete katılanlar arasında koronavirüsün “ekonomimizi bozmak için dış güçler tarafından getirildiğini” düşünenlerin oranı ise yüzde 15.5...
“Koronavirüs abartılıyor” diyenler yüzde 33.2, “Devlet iyi çalışıyor ama halk dikkatsiz” diyenler de yüzde 40 ile temsil ediliyor.
“Ne koronası ya!?1” diyen model de elbette bize özgü değil, daha geçen hafta Londra’da 20 bin, Berlin’de 38 bin kişilik “maskesizler” grubu gösteri düzenledi, polisle çatıştı, 200 kişi gözaltına alındı...
Virüs tedbirlerin gevşetildiği dönemde gücünü kaybetmediğini, hatta arttırdığını her gün istatistik istatistik kanıtlıyor oysa...
Sağlık sisteminden yükselen “Yapmayın, etmeyin, kurallara uyun, bitiyoruz” çığlıkları ne derece duyuldu, kabul gördü takdiri size bırakıyorum.
Ön cephede savaşan ve bu kahramanlıklarının bedelini ölerek, hastalanarak, aile düzenlerini kaybederek ödeyen sağlık çalışanları birbiri ardına istifa etmeye başladı; bu haberler de artışa geçti...
Denetim?
İçişleri Bakanlığı 22 Ağustos’tan itibaren, 25 gün içinde 3 milyon 373 bin 336 denetim gerçekleştirdiğini duyurdu dün sabah.
Bu da kabaca günde 135 bin denetime denk geliyor ki, “İşi gücü bırakıp hastalık kovalamışlar” desek yeridir...
Bu denetlemelerde yaklaşık 21 bin kişinin izolasyon kurallarına uymadığı tespit edilmiş...
Hastalık yeniden zirve yaptığı günlere doğru kararlılıkla ilerlerken, yüzde 11.4’ü “Ne koronası ya?” diyen bir toplumu katı ve soğuk gerçeklikle nasıl yüzleştireceğiz biz?
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi yeni tip koronavirüs yoğun bakım servisi sorumlusu Prof. Dr. Murat Yılmaz’ın dün medya aygıtlarına yansıyan cümlelerini hatırlatmak bir şeyi değiştirir mi?
Ailesine hasret vaziyette yaşayan Yılmaz’a kulak verin, bakın neler anlatıyor:
“4-5 aylık süreçte şu üç-dört haftada çektiğimiz zorluğu yaşamamıştık. Artık eve gidemeyeceğimizi düşünüyorum. Ekip olarak, odalarımızda ona göre önlemler aldık, yedek çamaşırlarımızı getirdik. Bizi de kendinizi de nefessiz bırakmamak için 3 kurala uyun. Bizim bu şartlarımızı görmüş olsalardı eminim bırakın maske takmayı, yolda, sokakta astronot gibi gezerlerdi. Şu anda 41 yaşında hastamız var, nefes alamıyor. Çektiği sıkıntıları biz de ekip olarak çekiyoruz. Sevdiklerinden, ailesinden herkesten ayrı... Ailesi biziz, her şeyini biz yapıyoruz...”
Duyuyor musunuz? “Maskeyi bırak, astronot gibi gezerdiniz o ortamı görseydiniz” diyor 20 yıldır yoğun bakımda çalışan hoca...
Duyuyor muyuz, anlıyor muyuz?..
Paylaş