Paylaş
İstanbul Fatih’te, Süleymaniye Camisi’nin dibinde, Küçükpazar’daki tekstil atölyelerinde çalışan Suriyeli çocukların durumlarına odaklanıyordu haber.
Burak’ın haberi dört başı mamur bir çalışmaydı ancak ne yazık ki ilk kez yapılmıyordu ve daha da yazık ki son kez yapıldığına inanmak mümkün değil...
Büyük bir ekonominin “en altında ezilenler” olarak çocuk işçiler, aralarında dünyaca ünlü giyim markalarının da bulunduğu bu sektörde göz göre göre sömürülüyor.
Gayriinsani, gayrivicdani ve gayriahlaki koşullarda günde en az 12 saat çalıştırılıyorlar.
Öğlen bir saat yemek molaları var ama yemek verilmiyor.
Türkiye de 1.5 milyon Suriyeli çocuk var ve bunların önemli bir bölümü her türden sömürüye açık. Emekleri sömürülüyor en başta.
Yetişkinler kadar, hatta daha fazla iş yükleniyor, karşılığında yetişkinlerin aldığı ücretin yarısını bile kazanamıyor.
Aylık 400 lira maaşa bir de üzerine aşağılanarak çalıştırılıyorlar.
Köle tacirlerinin kazandığı, merdiven altı sistem patronunun kazandığı, aracının kazandığı, alıcının kazandığı, satıcının kazandığı, hap kadar çocukların kaybettiği bir kirli sistem...
Derler ki ipliğine çocuk işçi eli değmemiş tekstil ürünü bulmak sadece bizde değil tüm dünyada pek mümkün değildir.
Derler ki Meksika’daki bir çocuk işçinin maaşını ikiye katlamanın 100 dolarlık bir cekete ek maliyeti sadece 1 dolar 80 cent’tir.
Derler ki müşteri “işçi hakkının yenmemesi” durumunda 100 dolarlık ürüne 115 dolar vermeye razı olmaktadır.
Ama sistem tatlıdır, sistem kârlıdır, sistem kârını arttırmak için kimin ezildiğine bakmaz.
Tarımın ardından en çok çocuk işçiye rastlanan sektörler arasında tekstil.
İstanbul ve Gaziantep başta olmak üzere pek çok yerde türedi tekstil atölyelerinde çalışan çocuklar için “bir şey” yapan da yok.
Göz yumuluyor, denetleme yapılmıyor, bu haksızlık, bu sömürü karşısında ölü taklidi yapılıyor sadece.
Üreticiler, sektör temsilcileri daha önce İngiliz basınında çıkan benzer haberleri “Türk ekonomisine, tekstil sektörüne, sektörün itibarına saldırı” olarak nitelendirmişti.
Bariz şekilde süren bu hadiseye karşı “İftiradır!” çıkışı yerine sorunun çözümü için ön almalarını, gerekirse üretim sürecini tamamen şeffaf hale getirmek ve denetlemek için teknoloji gelişimini desteklemelerini öneririm.
“Made in Turkey” etiketli ürünlerin “çocuk işçi çalıştırılmayan, sömürü yapılmayan” bir üretim süreci neticesinde ortaya çıktığını her aşamada görüntülemek, yayınlamak gibi alternatif yöntemler denenebilir.
Yoksa manzara ortada işte...
Fotoğraflara bakmak bile yeterli...
İzbelerde köle gibi, üç paraya sömürülüyor çocuklar...
Paylaş