Paylaş
Söz konusu 4 bin 500 kişi, İstanbul Atatürk Havalimanı’nın ödül üstüne ödül alan ve parmakla gösterilen bir üsse evrilmesi için emek vermiş, çoğu zaman insanüstü çaba göstermiş bir ekipten...
İşini kaybeden 4 bin 500 kişi için ayrı, kaybolan, boşa çıkartılan, yok sayılan dev bilgi ve tecrübe birikimi için ayrıca üzgünüm.
THY’nin yükseldiği, yıldızının parladığı yıllarda en büyük destekçilerinden olan bu kadro, atılımlara mükemmel şekilde uyum sağlanmasında anahtar rol oynamıştı.
Haziran 2016’da 45 kişinin hayatını kaybettiği, onlarca kişinin yaralandığı aşağılık terör saldırısını hatırlayalım...
DEAŞ’ın gerçekleştirdiği menfur saldırının ardından İstanbul Atatürk Havalimanı’nı akıl almayacak kadar kısa bir süre içinde yeniden devreye sokabilen kadronun elemanlarıdır bugün işlerinden kopartılanlar.
Hatırlaması elbette çok acı ama o korkunç manzara gözlerimizi kapattığımızda karşımıza dikiliveriyor değil mi?
Tavanı delinmiş, duvarları delik deşik olmuş, her köşesine acı, korku, kan kokusu sinmiş havaalanını 4 saatte, inanması gerçekten güç gelse de yazı ile “dört” saatte yeniden devreye sokmuşlardı.
“Haklarını ödeyemeyiz” dediğimiz o emekçilerin 4 bin 500’ü yeni açılan havaalanında olmayacak işte...
Kaybedilen deneyimi veya canınız yabancı kelimelerle ifade etmek isterse “know-how”ı dışarıda bırakmaktan nasıl bir fayda sağlanacak bilmiyorum, bilemiyorum.
Lafı fazla uzatmak gereksiz...
Yıllardır seyahat heyecanlarımızda, kavuşma anlarımızda, ayrılık sızılarımızda, paniklerimizde, endişelerimizde, sevinçlerimizde yanımızda olan, çoğu zaman görünmez bir el olarak desteklerini omzumuzda hissettiğimiz o emekçilere kuru bir teşekkürdür bu.
Tecrübelerinin eksikliğini yaşadıkça hissedeceğiz...
Hepsine kalpten teşekkür ederim bir yolcu olarak.
Yolları açık olsun; ben hakkımı helal ediyorum, dilerim onlar da helal eder...
Paylaş