Paylaş
Görmediğimiz kötülük, işlenmeyen günah, suç kalmadı yine huzurun ve iyiliğin hâkim olması öngörülen bu süreçte.
Çoğu dünkü gazetelerden veya geçtiğimiz birkaç günden derlediğim haberlere bakmak bile durumun ne kadar vahim olduğunu net şekilde ortaya koyuyor:
“İzmir’de üvey babası tarafından dövülen 3 yaşındaki Abdülkadir Doğan hayatını kaybetti...”
“İstanbul Esenyurt’ta 7 yaşındaki Zeynep’e lüks aracıyla çarpıp metrelerce sürükleyerek ağır yaralanmasına yol açan şoför durmaya bile gerek görmeden kaçtı...”
“Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Bayat köyünde iki grup çatıştı, 3 kişi öldü, 7 kişi yaralandı...”
“Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde emekli H.A. (62), kız torunu Y.G.’ye (11), cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla tutuklandı...”
“Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde iki aile arasında çıkan silahlı kavgada 2 kişi hayatını kaybetti...”
“Şanlıurfa’da lahmacun sırası yüzünden fırında çıkan taşlı ve sopalı kavgada 5 kişi yaralanırken 3 kişi gözaltına alındı...”
“Malatya’da akraba olan ve karşılıklı apartmanlarda oturan iki aile balkona çıkarak birbirlerine ateş açtı, iki kişi yaralandı...”
“İstanbul Pendik’te iki kalabalık genç grup arasında kavga çıktı. Kavgada 5 genç yaralandı...”
Henüz 1.5 yaşındaki Ecrin’in, o masumun başına gelenlere mi kahrolacaksın, hastane bahçesinde taciz edilen 6 yaşındaki E.Ç.’ye mi?
Geçtiğimiz günlerde Ayşe Arman’ın konuştuğu Sinop Baro Başkanı avukat Hicran Kandemir toplumun genetik yapısının bozulduğunu, şiddete, şiddeti tetikleyen öfkeli dile karşı topyekûn mücadele başlatılması gerektiğini söylüyordu.
Bu çağrıyı yapan ilk kişi değildi ve korkarım son kişi de olmayacak...
Şiddetin, tehdidin, ötekileştirme ve düşman ilan etmenin, yalanın, iftiranın geçer akçe kabul edildiği ve daha da fenası cezasız kaldığı bir toplumun geleceği bugünden daha iyi olabilir mi?
Sözcü’den İsmail Şahin’in haberi vaziyetin bir nevi özeti niteliğinde: “Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Müdürlüğü verilerine göre 2009 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarına gelen dosya sayısı 6 milyon 65 bin 829 iken 2018 yılında bu sayı 9 milyon 252 bin 208’e çıktı. Yine bu süreçte başsavcılıklara gelen ilamlar yüzde 211.9 arttı...”
Bu istatistikleri “Toplumun adalet sistemine güveni artmış işte, ne güzel” diye okuyan bir ahmak çıkar mı?
Özünde iyiliği barındırdığı düşünülen, çocukluk yıllarımızda hakikaten öyle olan kutsal bir ayda yaşananlar ortada.
Hoşgörü yerini şiddete bırakalı çok oldu. Ramazan ayını böyle geçirenin bayramı nasıl olur, sonrası nasıl yaşanır diye düşünen yok.
Binmişiz bir alamete diyelim gerisini size bırakalım...
Paylaş