Paylaş
DÜNYA ticaretinde son yılların en büyük tartışması korumacılık. Her ülke kendi sanayisini, üreticisini korumak için gümrük vergilerine yükleniyor. Globalleşme ile dünyaya yayılan markalar, şirketler de yeni döneme adapte olmanın yollarını arıyor.
Türkiye’nin korumaya aldığı sektörlerden biri mobilya. 2000’li yıllarda dövizin de düşük olmasıyla Türkiye mobilya ithalatı açısından cazip bir pazar olmuştu. Lüks konut inşaatının büyümesi lüks mobilyaya talebi arttırmış ithalat da artmıştı. İşte 2014 yılında bu gelişmeleri değerlendiren ABD’nin ünlü mobilya ve ev eşyası satan zincirlerinden Crate and Barrel da Türkiye’ye Zorlu Center’da açtığı ilk mağaza ile girmişti. Aslında ABD’nin İkea’sı olarak tanımlanan, ulaşılabilir lüks kavramını yerleştirmeye çalışan grup, Türkiye’ye ise Armani, Gucci, Hublot gibi üst segment markalarla ve fiyatlarla girmişti.1962 yılında kurulan bir mağaza zinciri Crate and Barrel’ın 2008’de dünyaya açıldıktan sonra girdiği beşinci ülke Kanada, BAE, Singapur ve Meksika’dan sonra Türkiye oldu. Mağaza boyutu 3 bin metrekareden aşağı olmayan zincirde yaklaşık 80 bin çeşit ürün satılıyor.
VEDA MESAJI
Doğuş Holding’in temsilciliği ile Türkiye’ye giren Crate and Barrel ilk mağazayı Zorlu Center’da açtıktan sonra Akasya AVM, Ankara Next Level, Nişantaşı mağazaları açıldı. Son olarak da Halkalı’da outlet olarak Nurol AVM’de bir mağaza açıldı. Zincirin 2018 hedefi ise 7 mağazaya ulaşmaktı. Ancak dediğim gibi mobilyaya gelen yüzde 30 vergi, ekonomide daralma, döviz fiyatlarının önlenemez yükselişi ne yazık ki bu hedeflerin gerçekleşmesine imkan vermedi. Crate and Barrel’ın ilk adım attığı Zorlu ve Akasya AVM’deki mağazalar bugün itibariyle kapanıyor. Zorlu’da toplanan yükler arasına yazılan veda mesajında şunlar yazıyor:“Zorlu Center’daki unutulmaz dört yılın ardından tüm komşularımıza ve müşterilerimize teşekkürlerimizi sunarak 25 Mart Pazar günü (bugün) mağazamızdan ayrılıyoruz.” Mesajda Next Level, Maçka Outlet ve Nurolpark’ta satışların devam edeceği belirtiliyor. Ancak aldığım bilgilere göre Crate and Barrel bu mağazalarda elinde kalan ürünlerini sattıktan sonra tamamen Türkiye’yi bırakacak.Mobilya ve perakende sektörünün önemli isimleriyle konuştum. Onlar da yüksek gümrük vergileri nedeniyle ithal ürünlerin yerli üreticilerle rekabetinin imkansız hale geldiğini belirtiyorlar. Bir de eleştiri var. Grup ABD’den farklı olarak Türkiye’de fiyatları biraz yüksek tuttu. Tüketici de bunu affetmedi. Ancak tabii ki kapanan her işyeri istihdamı etkiliyor. Crate and Barrel da en az 200-300 gence istihdam sağlıyor. Bir markanın daha Türkiye’yi terk etmesi ise üzücü.
İPEK VE METAL SENFONİSİ
AYÇİN Erol, Ortadoğu Teknik Üniversitesi mezunu bir iş kadını. İş hayatına Çukurova Çelik, Nasaş Alüminyum gibi metal sektörünün önemli gruplarında başlamış. 1992’de ise metal sektörüne servis sağlayıcı olarak ACE Warehousing & Logistics şirketini kurmuş. Bugün İngiltere, Çin, Tayvan ve Singapur’daki şirketlerinin yanı sıra Şangay ve Tayvan’daki gümrüklü antrepolarıyla depolama ve lojistik hizmeti veriyor. Tayvan’daki deposuyla Londra Metal Borsası (LME) onayı alan ilk ve tek Türk şirketi.
Tarihi İpek Yolu, ACE’nin etkinlik gösterdiği coğrafyada önemli bir simge.
GELİR UNICEF’E
Erol, Çin’in başlattığı “Bir yol bir kuşak” projesinden etkileniyor ve sanatı temel alan bir proje başlatıyor. ‘Art of Trade’ adını verdiği projesi kapsamında, önce Türk, Çinli ve İngiliz sanatçı ve zanaatkârları bir araya getiren bir etkinlik gerçekleştiriyor.
Eser Türk heykeltıraş Eşber Karayalçın tarafından tasarlanıyor ve İpek Yolu üzerinde yer alan Çin, Azerbaycan ve Türkiye’den tedarik edilen alüminyum, bakır ve çelik kullanılıyor. Art of Trade heykeli Londra, Şangay ve İstanbul’da düzenlenen resepsiyonlarda tanıtılıyor. Bu etkinlik kapsamında yaratılan maddi kaynak da tarihi İpek Yolu coğrafyasında yaşayan ihtiyaç sahibi çocuklara yardım amacıyla UNICEF’e aktarılıyor. Bu yıl ise Art of Trade projesinin ikinci ayağı var. “Symphony of Silk & Metal” yani İpek ve Metal Senfonisi. Ayçin Erol ile buluştuk. Bu fikrin nereden geldiğini şöyle anlattı: “Proje ana fikrini yine İpek Yolu’nun bu rol ve öneminden alıyor. Bir müzik dans gösterisi olan etkinlik Çin, Kazakistan, ABD, İran ve Türkiye’den sanatçıları buluşturuyor. Gösteri için özel olarak bestelenen eser bölgeye ait geleneksel müzik aletleriyle metalden üretilmiş enstrümanların bir arada kullanılarak icra ediliyor.” İlk gösterisi 31 Ekim’de Londra’da gerçekleşen Symphony of Silk & Metal, Çin, Türkiye ve Kazakistan’da konserlerle yoluna devam edecek. Gelir yine ihtiyaç sahibi çocuklara yardım amacıyla kaynak olarak UNICEF’e aktarılacak. Ayçin Erol, bu projeyi tamamen kendi oluşturmuş ve finanse ediyor. Tek isteği çok farklı ülkelerin sanatçılarını bir araya getiren projede Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan vizeleri, engelleri ortadan kaldıracak manevi bir destek.
Ayçin Erol hem metal gibi erkek egemen bir sektörde hem de kimsenin gitmediği coğrafyada başarılı bir girişimci olarak önemli bir iş yapıyor. “Bir kuşak bir yol” projesinde Çin’le partner olmak isteyen Türkiye için de çok anlamlı bir proje. Desteği hak ediyor.
Paylaş