Paylaş
Bugün biliyoruz, bu istatistiklerin verildiği tarihten 7-8 yıl önceden itibaren Türkiye’nin bütün askeri liselerine Fetullahçılar yerleşmişti bile. Askeri okullar giriş sınavının sorularını çalmışlar, kendi ‘altın nesil’lerini askeri okullara silme sokmuşlardı.
ASKERİ EĞİTİM MÜKEMMEL Mİ?
28 Şubat döneminde toplum imam hatiplerle korkutulurken o ‘altın nesil’ de teğmen olarak harp okullarından mezun olmaktaydı.
Geçen gün bu köşede “Nasıl olur da koca general bu safsataya inanır?” diye sordum. Tam da beklediğim yerlerden, kişilerden beklediğim tepkiler geldi.
Bir düşünün: Düne kadar askeri liseler ve harp okullarında verilen eğitimin mükemmel olduğunu düşünürdü bu toplumda geniş bir kesim.
ATATÜRKÇÜ DEĞİL FETULLAHÇI OLDULAR
Sadece akademik olarak mükemmel değildi, bir de sarsılmaz Atatürkçüler yetişirdi o okullardan hayale göre.
Ama bakın bu hayaller bir gecede berhava oldu, orduya ve askeri eğitim sistemine duyulan büyük güven çöktü.
Sebebi basit: O çocukların hatırı sayılır bölümü, daha liseden itibaren her boş dakikalarını cemaat evlerinde geçirmiş, Atatürkçü gibi gözükmüşler ama aslında Fetullahçı olmuşlar.
1997 yılında, hayli geniş bir gazeteci grubuyla askeri eğitim kurumlarını dolaşmıştık. Bu turda en çok dikkatimi çeken şey, askeri eğitimin ülkenin geri kalanındaki eğitimden neredeyse tamamen farklı olduğuna yapılan vurguydu. Bu turu düzenleyen Genelkurmay biz gazetecilerin askerlerin sivillerden daha iyi bir eğitimden geçtiğini düşünmemizi istiyordu.
Hayaller böyleydi ama gerçekler farklıydı.
ÇALINMIŞ SINAV SORULARIYLA
Orta alt ve alt sınıf ailelerden gelen çocuklar, daha ilkokul ve ortaokul aşamasında Fetullah Gülen cemaatinin ‘hizmet’ ağına yakalanıyor, yurtlarda ve Işık Evleri’nde ücretsiz kalmaları, derslerinde başarılı olmaları sağlanıyor, yine de işi garantiye almak için üstüne bir de askeri okul sınav soruları çalınıp onlara veriliyordu.
O çocuklar askeri liseye, hatta harp okuluna girdikten sonra da Işık Evleri’ne gitmeye devam ediyor, neredeyse okul dışı her dakikalarını Gülen cemaatiyle geçiriyordu.
Atatürkçü endoktrinasyona galip geliyordu Fetullah Gülenci endoktrinasyon.
ORDUNUN İÇİ CASUS KAYNIYORMUŞ
Bugün biliyoruz ki son iki Genelkurmay başkanının makam odaları her gün dinlenmiş, kayıtlar ordu dışında bir ‘abi’ye teslim edilmiş. Yine biliyoruz ki bütün karargâhların, bütün askeri üslerin birer imamı ve abisi var, içeriden onlara sürekli bilgi taşınmış.
Kendi ülkelerine, ordularına ve komutanlarına karşı yıllarca casusluk yapan bu kişiler acaba hangi psikolojiyle bu yaptıklarını ‘meşru’ görmüşler ve yapmaya devam etmişler?
Bu tarikatın, yani FETÖ’nün kendisini yıllarca nasıl saklayabildiği, mensuplarına içki içme izninden gözle namaz kılma saçmalığına kadar her türlü imkânı yarattığı artık ortaya çıktığı için, 1990’dan itibaren bütün askeri liselere giren herkes ister istemez şüpheli durumda, kime güvenilebileceği belli değil.
Ergenekon davasında bir gazetecide İran’a yönelik olası askeri harekât planlarının bulunması büyük bir güvenlik skandalıydı. Bugün ordumuzun hiçbir savaş hazırlığının FETÖ’cüler tarafından sır olmadığını kabul etmeliyiz. O bilgi arşivi bugün kim bilir kimlerin hizmetinde?
KOMUTA KONTROL SİSTEMİ DE ÇÖKTÜ
Sadece bu da değil, ordunun toplamına oranlandığında küçük kabul edilmesi gereken bir grubun bir süreliğine de olsa komuta kontrolü nasıl ele geçirebildiğini, Genelkurmay Başkanı tarafından imzalanan emirlerin yerine getirilmediğini, askeri havaalanlarından isteyen aracın istediği gibi havalanabildiğini gördük. Yani ordumuzun komuta kontrol sistemleri sadece felç olmadı, kolayca ele geçirilebildi. Demek daha önce bu konuda hiç stres testi yapılmamış, kötü durum senaryolarının tatbikatları hiç yapılmamış.
Tüm bunlar bize sadece subay-astsubay yetiştirdiğimiz eğitim sisteminin değil ordunun kendi iç idari yönetiminin ve kendi bilgi güvenliğinin de çağın çok gerisinde, sürekli hata üreten ve kendi kusurlarını gideremeyen bir halde olduğunu gösteriyor.
İsteyen generalleri üstün insan sanmaya ve onları savunmaya devam etsin tabii ama gelin başlıktaki soruyu bir daha düşünelim: Kuleli mi daha büyük tehdit, imam hatipler mi?
Paylaş