Paylaş
ÇARŞAMBA günü Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras Heybeliada Ruhban Okulu’nu ziyaret etti. Bu Eleftherios Venizelos’un ziyaretinden sonra ilk başbakan ziyaretiymiş. Kendisine refakat eden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kalın’dı ve Fener Rum Patriği Bartholomeos cenapları ev sahibiydi. Ruhban Okulu Müdürü Prof. Dr. Elpidophoros Lambriniadis de başbakan ve heyeti karşıladı.
SIKINTILAR ÜZÜCÜ
Ayasofya ziyaretinden sonra başbakan ayinin son safhasına katıldı. Davetlilerle birlikte kütüphane ve kütüphanenin üstündeki salonda karşılıklı konuşmalar yapıldı. Patrik Bartholomeos bunun büyük bir gün olduğunu ve 48 yıldır kapalı olan okulun açılış gününün çok uzak olmayacağını belirtti. Müdür Prof. Dr. Elpidophoros Lambriniadis gelişmelerin olumlu olduğunu ve açılışı beklediklerini söyledi. Başbakan Aleksis Çipras ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’la olumlu bir diyalog içinde olduklarını ve her iki ülkede Rum azınlığın ve Batı Trakya’daki Müslüman azınlığın (“Türk” demedi) dinleri yüzünden sıkıntı yaşamalarının üzüntü olduğunu belirtti. “Son yıllardaki olumlu diyaloglarımızın netice vermesini bekliyoruz, gelecek ziyaretimde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte bu okulun kapsını açmayı ümit ediyoruz” dedi.
ORADA DA MÜFTÜLÜK
Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması sorunu devam ediyor. Yunanistan bürokrasisi ve politikacılar bu ilişkileri olumlu yorumlarken, basın “Bundan hiçbir şey çıkmaz” diyormuş. En azından Yorgo Kırbaki’nin nakli bu. Görünüşte bu artık Türkiye ve Yunanistan değil, Ortodokslar arası sorunların da arttığı bu dönemde çözüm bekleyen bir alan. Çözüm nasıl olacak bunu göreceğiz. Karşılıklılık ilkesi yani Batı Trakya’da müftülük ve burada Ruhban Okulu bu sorunun ortasına konuyor.
YENİ MANZARALAR
Heybeliada halkı başbakana ve heyete yakınlık gösterdi. Okul her an eğitime başlayacakmış gibi düzenli ve bakımlı tutuluyor. Profesör İbrahim Kalın kütüphanedeki antika kitapların tamiri ve bakımını üstlenebileceklerini söyledi, bu iyi bir jest. Patrik Bartholomeos, Başbakan Çipras, profesör İbrahim Kalın’ın birlikte diktikleri ağaç Heybeliada Okulu’nun bahçesindedir. Bunlar kuşkusuz yeni manzaralar ve Fener Patrikhanesi’nin Ortodoks dünyasındaki etkisinin artmasını gösteriyor.
TOPKAPI SARAYI’NIN UNUTULMAZ MÜDÜRÜ
CUMA günü Topkapı Sarayı’nın unutulmayan müdürlerinden selefim Dr. Filiz Çağman adına bir doğum günü toplantısı yapıldı. Sepetçiler Kasrı’ndaki bu toplantı aynı zamanda onun adına çıkarılan “Armağan”ın da takdim oturumuydu. İçinde müze dünyasının ve sanat tarihçilerinin önemli isimlerinin makaleleriyle yer aldığı bu “Armağan” Lale Yayıncılık’ın ve yayına hazırlayan Lale Uluç ile Ersu Pekin’in başarılı bir çalışmasıdır. Değerli müze malzemesinin ve resimlerin en iyi şekilde basıldığı bir eser. Filiz Çağman ciddi çalışması ve Topkapı Sarayı kütüphanesinin bugüne kadar gördüğü en önemli uzmanlardan biri olarak bu saygıyı hak etmiştir. Emekliliğinden sonra da “Kat’ı” adlı çalışmasıyla bu verimliliği devam ettirdi.
Filiz Hoca Topkapı Yazmaları ve genelde Topkapı Sarayı’nın tarihi ve müze eşyalarının tarihçilik açısından değerlendirilmesi dalında harika eserler verdi. Kalabalık makale ve monografi listesi bunu gösteriyor. En önemlisi de bu sarayın yönetimindeki disiplinidir. İstanbul’un 17 Ağustos depremi dahil müzenin en zor günlerinde felaketleri atlattı. Kişiliğine duyulan saygı dolayısıyla üniversitenin ve Kandilli Rasathanesi gibi kurumların dahi gönüllü yardım ve işbirliğini celbedebildi. Kültür Bakanlığı’nın ve Milli Saraylar’ın bu gibi müdürlere sahip olabilmek için çoktan beri ihmal edilen müze asistanı kabul sınavlarını yeniden uygulamaya koymaları ve gençleri yetiştirmeleri gerekir. Filiz Hoca’ya sağlıklı bir ömür ve rahat çalışabilme yılları dileriz.
İSTANBUL HER ZAMAN RENKLİ BİR ŞEHİR OLABİLİR
SON yıllarda binalar tekdüzeleşti. İstanbul’un coğrafyasını beton boğuyor. Yaşanan hayat ve insanların tüketim kalıplarında bile bir yeknesaklık başladı. Buna rağmen 2 bin yılı silmek kolay değil ve her an güzel şeyler de olabiliyor.
3 Şubat Pazar günü Galata’da İstanbul’daki İtalyan Musevi cemaatinin 1855’ten beri var olan sinagogunda İtalya’dan gelen bir barok müzik topluluğu (Ensemble Salomone Rossi) grubu bir barok konser verdi. Marta Fumagalli, Lydia Cevidalli, Issei Watanabe, Diego Cantalupi bu grubun üyesidirler. Salomone Rossi ve ardından Antonio Vivaldi ve Friedrich Handel’den aryalar ve prelüdlerle nefis bir konser dinlendi. İstanbul renkli, özgün yönleri kaybolmayacak ne olursa olsun bazı köşeleri muhafaza altında kalan bir büyük metropol ve onu hem Akdeniz dünyası içinde hem de dünyanın birçok yerlerine göre özgün kılan bu tarafı ve böylelikle de geniş bir dünyanın içinde yaşayabiliyor.
İtalyan Musevi Sinagogu’nda aşağı yukarı her ay böyle bir faaliyet oluyor. İtalyan kültür heyetiyle de işbirliği halinde İtalya’dan gelen gruplar bazı halde de bizimkilerin konserleri bu şehrin müzik kültürüne hiç şüphesiz katkıda bulunacaktır.
Paylaş