Paylaş
Cumhurbaşkanı Erdoğan 29 Nisan’da ABD Başkanı Donald Trump’la, 30 Nisan’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le telefonda görüştü.
Trump görüşmesinin ana ekseni S-400’ler ve Suriye’nin kuzeyi idi. Putin görüşmesinin ise Suriye.
Önce S-400’lerle başlayacağız. S-400’ler açısından kritik bir görüşme de dün NATO Genel Sekreteri ile yapıldı.
Bu üst düzeydeki resmi görüşmelere bakanlar-danışmanlar arasındaki görüşmeleri ve Ankara’nın Washington’da yeniden devreye soktuğu ve geçen hafta ayrıntılarını yazdığımız arka kapı diplomasisini de eklemek gerek.
S-400 trafiği hızlı çünkü takvim sıkıştı.
- ABD mart ayının sonunda Türkiye’ye revize edilmiş Patriot teklifini verdi. Revize teklife yanıt için Türkiye’nin haziran ayına kadar süresi var. Ancak revize teklifin ön şartı, bir önceki ile aynı. Ön şart, Türkiye’nin S-400’leri almaması. Yani parasının tamamını ödemiş de olsa topraklarına sokmayacak. Görüşme trafiği devam ederken Türkiye revize teklife henüz bir yanıt vermedi.
- Ancak S-400 konusunda geri adım olmayacağı kesin bir dille birçok kez açıklandı. Bu durumda temmuz ayında S-400’ler Türkiye’ye gelecek. Önce bataryaların kurulması için gereken araç gereç girecek. Ardından da batarya.
Türkiye açısından S-400’ler konusunda çıkacak olası sonuca göre hem kendi elini hem Trump’ın elini rahatlatacak hem de zaman kazandıracak adım, NATO ile teknik bir heyetin kurulması. Heyet S-400 füzelerinin ABD veya NATO silahlarına tehdit olup olmadığını belirleyecek. Tabii bu öneriyi NATO kabul ederse... Bu satırlar yazılırken NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Ankara temaslarına ilişkin bir açıklama yapmamıştı. Ancak Genel Sekreter Stoltenberg’in Ankara ziyareti öncesinde yaptığı açıklamanın satır aralarını okumak gerekiyor. Her ne kadar haberlerde “Ulusal kararınız” ifadesi öne çıkarılmış olsa da asıl cümlenin ikinci yarısı önemli.
NATO Genel Sekreteri, Türkiye’ye gelmeden önce yaptığı açıklamada, “Askeri teçhizat tedariki konusu, ülkelerin ulusal kararı niteliğindedir, ancak müttefik silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliği NATO için operasyon ve misyonların yürütülmesi bakımından temel bir husustur” dedi. Bu cümlenin “ancak”tan sonraki bölümü yeni ve önemli. Sonraki satırlarda ise NATO’nun Türkiye’nin güvenliği konusunda yaptıkları yer alıyor.
Kısacası Amerikalıların “S-400 meselesi sadece bir hava savunma sistemi meselesi değildir. NATO üyesi Türkiye’nin ekseni meselesidir” mesajını da hatırlatmak gerek. Trump’a rağmen yaptırımların uygulanabileceği gerçeğinden hareketle teknik bir heyet kurulursa olası sonuç Türkiye’yi uluslararası arenada rahatlabilir. Diğer yandan kazanılan sürede arka kapı diplomasisi de işletilerek bazı adımlar atılabilir.
SURİYE’NİN KUZEYİ
Suriye’nin kuzeyi geçtiğimiz hafta hem Erdoğan-Trump görüşmesinde hem de İbrahim Kalın-James Jeffrey görüşmesinde ele alındı. Jeffrey, Ankara’da birçok isimle görüştü. Washington Post’ta 25 Nisan tarihinde çıkan bir haberde, tarafların güvenli bölgeyle ilgili ayrıntılar konusunda birbirlerine daha yakınlaştıkları, Türk ve Amerikan birliklerinin bu bölgede birlikte devriye görevi icra etmelerine ilişkin bir plan üzerinde çalışıldığı yazıldı.
Bu başlık Türk-Amerikan ilişkilerinde ihtiyaç duyulan yeni hikâye olarak görülüyor. Yani buradaki uzlaşmaya önem veriliyor. Gelinen nokta, “Ayrıntılarda birbirine iki taraf yakınlaştı” şeklinde özetlenebilir. Türkiye, güvenli bölgeyi tek başına koruyabileceğini, kontrolün mutlaka kendisinde olması gerektiğini söylüyor. Ancak bir diğer alternatife de sıcak. Yani Türk ve Amerikan askerlerinin birlikte görev yapması. Görüşmeler bu madde üzerinden gidiyor. Güvenli bölgenin derinliği coğrafi şartlara göre farklı belirlenecek. PYD/YPG güneye çekilecek. ABD bir yandan da SDG ile görüşmeleri yürütüyor. Ağır silahlar ve silahlar sorunu masada duruyor.
Bu trafik sürerken Abdullah Öcalan avukatları ile görüştürüldü. Avukatları Öcalan’ın mesajını açıkladı. O mesajda Suriye’nin kuzeyi de vardı. Öcalan avukatları aracılığıyla, “İnanıyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Suriye’deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak içinde bulundukları konumun, durumun Suriye’nin bütünlüğü çerçevesinde anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır” dedi.
Sekiz yılın sonunda avukatlarıyla görüşmesini ve SDG’ye çağrısını bir kenara yazın.
Paylaş