Paylaş
Küçük boy cep not defteridir. ‘Samsun’a çıktım’ diye başlar 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren yaşananlar. Atatürk’ün sade tek bir cümle ile yazdığı “Samsun’a çıktım” bir ulusun kaderini değiştirecek çok büyük, çok anlamlı bir cümledir. O sade ama dopdolu tarihi, başlangıcı, yeniden doğuşu bu ülkenin gençlerine armağan eder. Her daim o gençlerin ülkenin geleceği olduğuna atıf yaparak...
DİJİTAL YERLİLERE NE BIRAKACAĞIZ
Atatürk’ten bu yana dünya çok değişse de başta vatanımız olmak üzere, ilkelerinin, sözlerinin, onun ve silah arkadaşlarının bizlere bıraktıklarının anlamı ve önemi hiç değişmedi, sadece çok daha büyüdü, çok daha önemli hale geldi.
Sizin, bizim, senin, benim ayrımım olmadan, önce herkesin Atatürk’e saygı duyması sonra da mutlaka bıraktıklarının kıymetini bilmesi ve o yolda daha da ilerilere gidebilmek için gerçekten çabalamak, gerçekten o yola baş koyması gerekiyor. Dünya da Türkiye de çok değişse de ilkelerinin ve sözlerinin bugün daha da önemli hale gelmesi onun tarihi, büyük liderliğinin yanı sıra bu ülke için düşüncelerinin ölümsüz, sonsuz olduğunu gösteriyor. Peki biz ne yapıyoruz? Kimimiz orta yaşında, kimimiz yaşlı... Bugünün dijital göçmenleri, bugünün dijital yerlilerine ne bırakıyoruz ya da ne bırakacağız?
DÜNYA AVUÇLARININ İÇİNDE
Bazen onları anlamak zor... Bazen herkes onları anladığını düşünüyor. Üstüne bir de bazen “gençlik isyanları”, “gençlik protestoları” onların haklı olarak anlam veremeyeceği, vermediği şekilde cezalandırılıyor. Mercek altında alınıp inceleniyor kuşakları... Kimi oy için yapıyor kimi sadece anlamak için. Dönüp kimse kendine bakmıyor, belki de asıl bizim incelenip büyük değişime ayak uydurabilmemiz, onları azıcık da olsa anlayabilmemiz için bir yol haritası çıkarmak gerekiyor. Onlar köprüsüz, yolsuz bir ülkeye doğmadı. Onlar dijital dünyanın ortasına doğdu. Onun içi isimleri “Dijital yerliler”... Dünya avuçları içinde. Onun için internetsiz bir dünya düşünmüyorlar, internetleri olmadığında kıyamet kopuyor. Onlara göre devletin onların bazı ihtiyaçlarını karşılaması bir lütuf değil, doğal olan. Hangi ülkede ne konuşulduğunu, hangi ülkede hangi koşullarda yaşandığını anbean takip ediyorlar. Onlar, dünyayı avuçlarına sığdıran bir kuşak. Onları anlamak için yapılan çok önemli araştırmalar var. Önümüzdeki dönemde sizlerle mutlaka paylaşacağım. Ama şunu söyleyebilirim; gelecekleri için ne istediklerini biliyorlar. Çünkü her kavramın idealinin örneklerini yaşayanları tek bir tuşla görüyor, onlarla tek bir tuşla tanışıyorlar. Kendileri ve ülkeleri için özgürlük, medeniyetin en yüksek seviyede olduğu, kısır tartışmaların olmadığı, dünyanın korunduğu, daha basit ama değerlerin daha ön planda olduğu bir düzenden yanalar. Hadi canım diyecek olanlara, daha sonra ayrıntılarıyla yazacaklarımdan bir kısa bölüm paylaşayım. Uzun yaşamak ve mutlu olmak ilk iki istekleri. Bence üzerine mutlaka düşülmesi gereken kavramlar.
BİZİM GÖREVİMİZ
Biz dijital göçmenlerin görevi onlara güvenli, ekonomik refah seviyesi yüksek, kendi kendine yetebilen, evrensel değerlerin hepsinde iyi bir seviye yakalamış bir ülke bırakabilmek.
Bizdeki kutuplaşmanın aksine onlara birlikte olduklarını, birlikte yürürlerse başarılı olabileceklerini, birbirlerine hiç değilse saygı duymaları gerektiğini anlatmak. Bizim görevimiz bu ülkeden gitmeye çalışan gençlerimize, bu ülkede kalmaları için gerçekten onları mutlu edebilecek huzurlu ve gelecek vaad eden bir ortam yaratmak.
Umarım Atatürk’ün çocukları, Atatürk’ün çocukları için kolları sıvar.
Paylaş