Paylaş
Diğer yandan konunun bir de “Libya’ya asker gönderme” tartışması tarafı var. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, daha önce bu köşede yer aldığı üzere, “Ne işimiz var Libya’da?” demişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise son olarak “Meşru Libya yönetimini yıkmaya yönelik çabaların yoğunlaşmasının sebebini gayet iyi biliyoruz. Son dönemde meşru Libya yönetimine çok ciddi desteklerimiz oldu. Gerekirse bu desteklerin askeri boyutunu arttıracak; karada, denizde ve havada her türlü imkânı değerlendireceğiz” açıklamasını yaptı.
Türkiye-Libya hattındaki gelişmeleri Libya Ankara Büyükelçisi Abdurrezak Muhtar Ahmed Abdulkadir ile konuştum. Arap basınındaki iddiaların aksine, Türkiye’den şimdilik asker taleplerinin olmadığı mesajını veren büyükelçinin sözlerinden Türkiye’nin yakında böyle bir taleple karşı karşıya kalabileceğini anlıyoruz:
“Talep edilmesi halinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın Libya’ya yardım elini uzatma konusunda kesinlikle geç kalmayacağına inanıyorum. Tabii asker gönderme talebiyle ilgili şartları değerlendirip karar verecek merci, Libya’nın meşru hükümetidir. Aslında bu durum yeni de değildir. Trablus halkı, ülkelerini işgal etmek isteyen Aziz Yuhanna Şövalyeleri’ne karşı 1551’de Kanuni Sultan Süleyman’a çağrıda bulunmuş, o da buna icabet etmiştir.”
ASKERİ ÜS NEDEN OLMASIN Kİ?
Özellikle yabancı basında Türkiye’nin Libya’da askeri üs kurabileceği de iddia edilmişti. Büyükelçiye bu soruyu da yönelttim:
“Libya ile Türkiye arasında imzalanan mutabakat muhtırası, her iki ülke için de bir kazanımdır. Şayet Libya, çıkarı gereği kendi topraklarında bir Türk üssünün bulunmasını gerekli görürse bu neden olmasın ki? Nihayetinde Türkiye dostumuzdur, ortak tarihe sahibiz ve bizleri ayrıştırmayıp birleştiren aynı dinin mensuplarıyız.”
İTİRAZLARIN HİÇBİR ANLAMI YOK
İki ülke arasındaki mutabakat karşı cepheyi deyim yerimdeyse hoplattı. Mutabakatın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu iddiası gündeme taşındı. Libya’nın Ankara büyükelçisi, “Uluslararası toplum, devletlerin egemenlik haklarına ve diğer ülkelerle ilişkilerine saygı duymalıdır” dedi.
“İmzalanan anlaşmaların meşruiyetini, sadece imza yetkisine sahip tarafların imzaları belirler. Dolayısıyla egemenlik hakkına sahip olan ilgili taraflar dışındakilerin itirazlarının hiçbir anlamı yoktur.”
HAFTER’İN DESTEKLENMESİ İKİYÜZLÜLÜKTÜR
Türkiye doğal olarak mutabakatı BM tarafından tanınmış meşru hükümetle imzaladı. Ancak Türkiye karşıtı bölge ülkeleri, General Hafter’i destekliyor. Büyükelçi, Hafter’i destekleyenleri uyardı, “Bu ateşe körükle gitmektir” dedi.
“Genel olarak meşru olanın desteklenmesi ve ilgili tarafların anlaşmalara sadık kalmaları gerekmektedir. Aksi halde yapılması gerekenin dışına çıkıldığı ve sabote edildiği sonucu doğar. Ülkemde olup bitenlere bakıldığında, uluslararası toplumun meşru olanın yanında yer alması ve istikrara kavuşması için çalışması gerekirken, bazı ülkelerin gayrimeşru kanalları desteklemesi hem bir çelişki, hem ikiyüzlülük, hem krizin ömrünü uzatmak ve hem de ateşe körükle gitmektir.”
Paylaş