Paylaş
Yeni Zelanda, toplantıya “özel konuk” sıfatıyla iki bakanla katılıyor; hem dışişleri bakanı hem de etnik gruplardan sorumlu bakanı toplantıda olacak.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile telefonda konuştuk. Çavuşoğlu, “Yeni Zelanda’nın iki bakanla toplantıya katılmasını önemsiyoruz. Yeni Zelanda Başbakanı ve hükümeti terör saldırısının ardından açıklamaları ile, tutumları ile dünyaya örnek oldu. Hoşgörü ve birlikte yaşama konusunda verdikleri mesajlar çok önemli” dedi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu İslam İşbirliği Teşkilatı’nın toplantısının ardından 2 Nisan’da konunun BM Genel Kurulu’nda da ele alınacağını belirterek, “İslam İşbirliği Toplantısı’nda artık sadece kınamakla kalmayacağız. İslam düşmanlarının ve radikallerin karşısında neler yapabileceğimizi konuşacağız. Uluslararası örgütlere ve ülkelere somut çağrı yapılması gerekiyor. Yeni bir kanuna ihtiyaç var mı? Kanunların içeriği ne olmalı? Bunları konuşmalıyız. Somut kararlar alıp, takibini yapacağız” bilgisini verdi.
BM 2 NİSAN’DA SALDIRIYI ELE ALACAK
Çavuşoğlu’nun açıklamaları ile birlikte Yeni Zelanda’daki saldırının üzerinden neredeyse bir hafta geçmişken, İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısının önemine ve neler yapması gerektiğine kaynaklarımla yaptığım görüşmeler çerçevesinde bakmakta fayda var.
Türkiye ve teşkilat Batı dünyasındaki Müslümanların sahipsiz olmadığı mesajını tüm uluslararası kamuoyuna gösteriyor.
Türkiye ve teşkilat Yeni Zelanda’yı özel konuk sıfatıyla davet ederek, Yeni Zelanda hükümetine desteğini ortaya koyuyor. “Dayanışma içindeyiz” mesajını veriyor.
İstihbarat çalışmalarına, uluslararası örgütlerin çabalarına rağmen yaşananlar, istatistikler İslam karşıtı ve ırkçı terör saldırılarının arttığını gösteriyor. Bu yayılmanın önüne geçmek için alınabilecek tedbirleri görüşmek, tüm dünyaya çağrıda bulunmak gerekiyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan çıkacak sonucun, başta 2 Nisan’daki BM Genel Kurulu olmak üzere tüm uluslararası platformlara taşınması hedefleniyor.
BİREYSEL SİLAHLANMAYA KARŞI ÇAĞRI
Türkiye ve İslam İşbirliği Teşkilatı, konuyu uluslararası platformda gündemde tutacak ama somut adım olarak ne yapılacak ya da nasıl bir çağrıda bulunulacak? Bu soruyu kaynaklarıma da yönelttim. Yanıtı yine Yeni Zelanda üzerinden aldım. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, yarı otomatik askeri tarz ve saldırı silahlarının yasaklandığını açıkladı. Mevcut silahlar bedelleri ödenerek teslim alınacak. Silahlarını teslim etmeyenler 3 yıla kadar hapis veya 4 bin dolara kadar da para cezasına çarptırılabilecek.
Kaynaklarım, İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında Yeni Zelanda’nın attığı bu adımın takdir edileceğini, destekleneceğini hatta bu konuda tüm dünyaya çağrıda bulunulabileceğini söylediler.
Bu çağrı en çok da ABD’yi ilgilendiriyor. Üstelik bireysel silahlanma neticesinde düzenlenen saldırılardan ABD’de sadece Müslümanlar hedefe konmuyor; okul çocukları, konser izleyicileri, kısacası herkes hedef. Silah endüstrisinin merkezi ABD’nin bireysel silahlanmaya bakışı malum. Keşke yaşam hakkını silah endüstrisinin önüne koyabilse.
Paylaş