Paylaş
ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir araya gelecekler. 1 Mart 2003 tezkeresiyle başlayan “sorunlu döneme” dur denebilecek mi, ilişkilerde yeni bir model oluşturulup, sorunlu alanlar tek tek ele alınıp çözülebilecek mi, yoksa “Daha kötü olmasın, en azından mevcut durum korunulsun” diyerek “tüm sorunların konuşulduğu” ancak her iki tarafın da bu sorunlara “farklı pencerelerden” bakarak farklı çözüm önerileri ve temennilerini dile getirdikleri bir basın toplantısı ile mi noktalanacak? Ya da Trump-Erdoğan başlıklara ilişkin çözümlerde uzlaşsa da Amerikan müesses nizamı bildiğini okumaya devam mı edecek? Bu soruların kritik yanıtları için gözler 13 Kasım’a çevrilmiş durumda.
SURİYE
Görüşmenin ana gündemi Suriye... Barış Pınarı harekâtının devamında ABD ve Rusya ile mutabakat sağlanmış olsa da ortaya çıkan tablo sorunlu alanlar barındırıyor.
Bunlardan ilki, ABD ile varılan mutabakat hattındaki, yani Tel Abyad-Resulayn hattındaki terör saldırılarına açık hatta terör saldırıları altındaki bölgeler. Resualyn’ın güneyindeki Tel Tamer bölgesinde konuşlu terör örgütü YPG/PYD’nin tacizi sürüyor. Türkiye, Menbiç ve Ayn-El Arap’tan sınırlarına yönelen tacizlerden de şikâyetçi. Sahadaki durum, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı güvenlik sıkıntısı haritalar üzerinden anlatılacak.
Amerikalı yetkililer kapalı kapılar ardında ve sohbetlerde verdikleri “Ruslarla muhatapsınız, bahsedilen birçok bölgede Ruslarla baş başa kaldınız” mesajını tekrarlayacak mı göreceğiz. Barış Pınarı harekâtı bölgesi açısından baktığımızda ABD sadece 120 km’lik hat için konuşmayı tercih ediyor. Diğer alanların muhatabı olarak Rusya’yı işaret ediyor.
Sorun tek başına alan ve alandaki muhataplık değil. Asıl sorun NATO müttefiki iki ülkenin arasında duran PYD/YPG terör örgütü. Türkiye’yi hedef alan terör örgütü, ABD’nin Suriye’deki yol arkadaşı, kara gücü, hükümeti olmayan oyuncusu olması. Türkiye, NATO müttefiki devletin kendisine saldıran terör örgütü ile ilişkisini kesmesini istiyor. Oysa o devletin başkan yardımcısı, Türkiye’de başkent Ankara’da düzenlediği basın toplantısında terör örgütüyle angajmanını sürdüreceğini açıklamıştı. Pentagon başta olmak üzere Amerikan müesses nizamı açıklamalarıyla, görüşmeleri ile politikalarıyla terör örgütüyle ilişkisini sürdüreceğini gösteriyor.
TERÖR ÖRGÜTÜYLE YOL ARKADAŞLIĞI
Hâlâ DEAŞ’a karşı mücadele için terör örgütü PYD/YPG’yi işaret eden ABD; bu bahane ile petrol bölgelerini tutmaya, gelirlerini de YPG/PYD için kullanmaya devam ediyor. Bunu sadece güneydeki bölgeler olarak düşünmemek lazım, Kamışlı’nın doğusundaki petrol alanı Suriye’de çıkan petrolün yaklaşık yüzde 25’i.
Terör örgütü ile yol arkadaşlığı yapan, bu yol arkadaşlığından vazgeçmeye niyeti olmayan ABD’nin özel olarak “parlattığı”, çakma ismi “Mazlum Kobani” olan terör elebaşısı Ferhat Abdi Şahin de görüşmede masaya konulacak. Trump’a telefondan “Ne yazık ki siz böyle bir kişiyle bir araya geliyorsunuz. Böyle bir kişi ile bir araya gelişinizi biz kınıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör elebaşısının sorumlu olduğu saldırıları, o saldırılarda verilen şehitleri de dosyalar halinde masaya koyacak. Şüphesiz en kritik başlık ABD ile terör örgütünün işbirliği. Ancak şu ana kadar gördüklerimiz bu kritik başlıkta Türkiye’nin istediği çözümün, yani ABD’nin terör örgütüyle angajmanını bitirmesinin zor olduğunu gösteriyor.
SORUNLU BAŞLIKLAR
Aslında Türkiye’nin karşıtı olan iki terör örgütünü bağrına basmış oluyor. Biri yukarıdaki satırlarda ayrıntılarını anlattığımız YPG/PYD, diğeri ise FETÖ. Kaç yıl geçti, kaç dosya, kaç koli gönderildi; FETÖ ile ilgili tek bir adım atılmadı. Türkiye yine isteyecek, ABD belli ki yine yargısını ve yargısının bağımsızlığını işaret edecek. Hani bekleyip bekleyip Türkiye Barış Pınarı harekâtına başlayınca Halkbank için harekete geçen yargısını... Masada Halkbank, ABD’nin ziyaret öncesinde yeniden “yaptırımlar tehdidini” ısıttığı S-400’ler, F-35’ler de olacak. Unuttum sanmayın... Bir de hadsiz mektup olacak. Görüşmenin başında mı, sonunda mı konulur masaya, bilmiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan o mektubu Trump’a iade edecek. Hiç mi iyi bir şey yok diyenlere, iki ülke arasındaki 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefini gösterebilirim. O hedef bu sorunlu alanlardan bağımsız olarak harekete geçirilir ise ne âlâ... Ancak Türkiye’yi her adımda “yaptırımla” tehdit eden bir yasal müttefikin “Aramızda kriz de olsa 100 milyar dolar ticaret hacmini hayata geçirelim” demesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Senatoda yaptırım tasarısının görüşmelerini bir sonraki haftaya ertelemiş bir ABD’den bahsediyoruz. Ve son hatırlatma ile bitirelim... Erdoğan-Trump görüşmesinin yapılacağı 13 Kasım günü, Trump hakkındaki azil sürecinin resmen başlayacağı tarih. Asıl kritik soru: Zorlu bir dönemece giren Trump, üzerinde azil giyotini sallanırken senatoya Türkiye’ye yaptırım uygulanmasın diye baskı yapar mı?
Paylaş