Paylaş
İlkokul beşinci sınıfta, Anadolu liselerine hazırlık kursundayız.
Derste test yapılıyor, teneffüste cevapları aramızda tartışıp bazen “Benimki doğru” diye kavga ediyoruz, sonraki derste doğru yanıtlar açıklanıyor. Haklı çıkan ötekine nispet yapıyor.
Bir soru geldi. Kelimesi kelimesine hatırlamasam da meali şuydu: “Türkiye Cumhuriyeti’nin inanç konusundaki prensipleri (ya da tavrı diyordu galiba soruda), aşağıdakilerden hangisine dayanır?”
1. Hıristiyanlık
2. Musevilik
3. Müslümanlık
4. Laiklik
Aslında biraz şaşırtmacalı, zor bir soruydu. Hele 11 yaşında bir çocuk için. Babam avukat olduğundan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu ülkede yaşayan insanları değil, devleti ifade ettiğini ve devletin temel niteliklerinden birinin laiklik olduğunu biliyordum. Hemen D şıkkını işaretledim. Cevap kâğıtları toplandı, zil çaldı. Teneffüste bir arkadaşımla her zaman olduğu gibi hangi soruda hangi şık doğruydu tartışması çıktı. O “Müslümanlık” diyordu, ben “laiklik”.
Din kültürü hocama buradan selamlar...
Cevaplar açıklandığında gurur ve nispet dolu bir gülümsemeyle arkadaşıma bakıp sırıttım. O da ‘sen kazandın’ gibi bir ifadeyle başını salladı. İlginç bir detay, o arkadaşım Museviydi.
Laik eğitimin, inanılmaz ama gerçek ‘laik olsun mu olmasın mı’ açısından ‘tartışıldığı’ şu günlerde aklıma hep o soru geliyor.
Bir de lisede gerçek İslam’ın, İslam’daki ahlakın, temel ibadetlerin ve ardındaki felsefenin öğretildiği hakiki din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ve o dersi veren ilahiyat fakültesi mezunu muhteşem hocamız Sevgül Hanım. Buradan saygı ve selamlar...
Yeni ilkokul müfredatında ‘Yemek yedikten sonra Elhamdülillah denir’ gibi, tamamen kişisel tercihe bağlı bir günlük hayat detayının sınav sorusu olarak sorulup dayatılması konusunda o laiklik sorusunu tartıştığım Musevi arkadaşım ne düşünüyor bilmem. Zira çocuğu varsa ilkokul son sınıfta falan olmalı. Yani ‘Elhamdülillah’ sorusunun sorulduğu yaşlarda.
Ama konumuz bu değil aslında.
Muhtemelen anlaşılmıştır, kendini Sünni Müslüman hissetmeyenler için zorunlu olmadıkça, din derslerine asla karşı değilim. Hatta aslına bakarsanız, ailem bizim dönemde bunu çok yerinde ve doğru bulmuştu. “Oradan buradan, saçma sapan kaynaklardan veya hoca-şeyh bilmem nedense, devletin doğru düzgün müfredatından öğrensin çocuklar dinlerini” filan demişlerdi.
Bugün geldiğimiz noktada ise bambaşka bir vaziyet ortaya çıkıyor. Beni rahatsız eden din dersleri veya ders saatlerinin çoğaltılması değil, bilim derslerinin azaltılması, içeriğinin değişmesi, cılızlaşması, niteliksizleşmesi. Ülkeyi ileri götürecek, meslek edindirecek, beyni aydınlatacak, geleceği kuracak konularda eğitim ve öğretmen kalitesinin düşmesi. Öğretmenlerin ne hikmetse, kıran kırana sınavlarla değil, mülakatla alınması.
2017’de bunları tartışmak başlı başına şoke edici!
Daha vahimi, memleketin kurucu liderinin, yakın tarihimiz ve kurucu felsefenin kıyın kıyın müfredattan çıkarılması gibi sinsi, tarihi tahrife yönelik bazı trajik çabalar.
Beni endişelendiren, daha 11 yaşında babası tarafından “Bilmen lazım” diye devletin temel niteliklerinin öğretildiği, bunun sınav sorusu olarak sorulduğu Türk kızlarından sadece bir kuşak sonra, “Kadının kocasına itaatinin ibadet olduğunu” yazan ders kitaplarının dayatıldığı Türk kızları ve onların geleceği!
Yoksa dinimizin adam gibi, yetişmiş öğretmenlerle ve detaylı öğretilmesinden şahsen gayet memnun olurum. Ama 2017’de eğitim laik mi olsun dini mi olsun, bunu tartışıyor olmak bile başlı başına şoke edici!
Yok okullar da medrese olsun! Hayırdır yav?
Paylaş