Paylaş
Bir grup vatandaş Türk Tabipler Birliği yöneticilerinin Twitter üzerinden Afrin operasyonunu “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” şeklinde eleştirmesini elbette protesto edebilir.
Farklı mesleklerde insanlardan oluşan bir sivil toplum örgütü çıkıp TTB’yi pankartlarla tenkit edebilir. Slogan atabilir. Demokratik hakkıdır, fikridir.
Ama bunu yapan, hacamatçıların muhtelif federasyon ve dernekleri olunca, e şimdi ben nasıl yazmayayım bunu?
Özellikle de zamanında TTB, hacamatçıların halk sağlığını tehdit ettiği konusunda uyarı yapmışken, hacamatçılar zaten hekimlere kızgınken!
Aslında bugüne kadar hacamatçıların toplu olarak herhangi bir konuyu protesto ettiklerini görmemiştim. Sanırım kızgınlıkları dışında, muhatap olarak, aynı alanda ve eşdeğer meslek erbabı olarak kendilerine tıp hekimlerini görmüşler. Ki kıskandığım bir özgüvendir. Takdir ediyorum.
Bu vesileyle de, artık tıbba, bilime milime bu kadar da prim vermeyelim demek istiyorum! Sonuçta 3-4 yüzyıl geriye gittiğinde doğru düzgün tıp mı vardı Allasen? Yeni çıkmış antin kuntinlikler bunlar. Ama bir hacamat, bir sülük, bir büyü bozma kim bilir kaç asırlık. Penisilin 1928’de bulundu da ne oldu? Alıyorsun, bağırsakların bozuluyor, bırak yav.
Otomobil alırken bile ‘doktordan’ olanını istemek nedir yani? 150 sene okuyorlar, hayat kurtarıyorlar filan diye şımartmayın bunları bu kadar! Biraz da alternatiflere değer verelim!
Mesela sülük yapıştırıcıları... Kanımca bunlar hem veterinerlerden hem pratisyen hekimlerden daha etkileyici, multi disipliner bir konuma sahipler. Zira bir hayvanın yardımıyla, pratisyen hekimlerin şifa aradığı kireçlenme, ne bileyim enfeksiyon, baş ağrısı gibi rahatsızlıkları şıp diye çözüyorlar. Veya çözdüklerini iddia ediyorlar. Bu alanlarda beyan esas biliyorsunuz, diploma değil!
Ben hiç “Hemen şipşak iyileştiririm seni” diyen bir tıp doktoruyla karşılaşmadım. Doktorlar hep muallak. Grip için bile “Şunu yaparsanız, bunu alırsanız...” filanlar. “Geçmezse tekrar haberleşelim” diyorlar, ohoo. O zaman ne okudun yıllarca? Oysa sülükçü, hacamatçı, kupa çekici, üfürükçü, cin çıkartmacı, siğil üfleyicisi, enerji yollayıcı, reiki uzmanı, bu insanlar çok net. “Hemen çözerim” diyorlar. Bilim budur, nettir!
Vakit kaybı da minimum. Misal bir doktora telefonda “Öksürüyorum, ne ilaç alayım?” diyorsun, “Görmem lazım, belki röntgen lazım, şu lazım, bu lazım” diyor. Oysa mesela reiki’ci, üfürükçü vs. kesin konuşuyor: “Bir enerji yollayacağım bitecek, bir üfleyeyim geçecek” diyor, bitiriyor işi.
Malumunuz geçen günlerde İkitelli’de de bir Manevi Şifa Merkezi açıldı. Türkiye’nin ilk büyü bozma ve cin çıkarma merkezi olduklarını ifade ediyorlar. İfade etmeleri önemli, zira bu işlerin diploması yok. “Ben psikiyatrım” diyen kişinin 150 yıl filan okumuş, diplomayı duvara asmış olması gerekir. Cin çıkarmak içinse dediğim gibi beyan esas! “Çıkarırım” diyorsa çıkarır. Çıkaramazsa, artık kısmet.
Bu işlerdeki tek sorun titr. Örneğin sülük yapıştırıcılarının ismi biraz avam. Hacamat yapanlara haccam ve haccame deniyormuş, o yine hoş. Sülükçülere ise kulağa daha bilimsel gelecek önerilerim var: ‘Sülüksüyon uzmanı’ olabilir mesela. ‘Sülükatif Tedavi Merkezleri’ kurulabilir, ne bileyim. Bunlar gerçekleşince sülüksüyon uzmanları veterinerleri ve pratisyen hekimleri bir arada gönül rahatlığıyla protesto edebilirler. Siğil tedavisinde okuyup üfletme vardır mesela, çok popülerdir. Cildiyecilere bu konuda pek başvurulmaz, okuyacak hoca (‘Siğilolog’ denebilir) aranır. Madem siğilde bu kadar etkili, ‘Okuyup üfleyerek kırışıklık ve sarkma tedavisi’ne başlanabilir. Beni mutlu eder. Lazerler çok acıtıyor zira. Bilahare siğilologlar da dermatologların aleyhinde slogan atabilirler.
Kupa çekicilerin de (Kupaj operatörü?) mesela atletizm milli takımına ayar vermesi yerinde olur. Sonuçta en çok kupa kimdeyse en çok o bağırmalı! Mantıklı olan budur. Evet, ülkede her şey çok mantıklı bence.
Paylaş