Paylaş
Çok affedersiniz ama tabii ki şehrin altyapısı berbat...
Özür dilerim de gayet net ki biz çok yol yapıyoruz, ama doğru düzgün, dayanıklı, su giderli vs yol yapamıyoruz.
Kusura bakmayın ama elbette metroyu su basmaması lazım...
Pardon ama o kadar betonu plansız programsız dikip yeşil alanları yok ederseniz muhakkak doğal döngü allak bullak olur.
Yukarıdakilerin hepsi doğruyken, “Bunlar çok konuşulmasın, bu olay abartılmasın, belediyeye zinhar eleştiri gelmesin, biraz iyi yönden bakalım”cıların haber başlıklarını yerim ben. Millet bir dereyi yara yara giden su basmış metrobüste sandalyelere tünemişken “Bir bardak yağmur suyu içilmesinin sağlığa faydaları” haberi yapan gazetenin ponçikliği nedir?
İmkânım vardı, delirdim ve bu tatlişko haberlere katkı sunmak isterim:
- Bunaltıcı sıcaklar selle kırıldı, ahali yaylaya çıkmış gibi ferahladı.
- İstanbullular geçici de olsa su kenarında oturmaktan mutlu.
- Sokak hayvanları için büyük nimet: Şehir dev bir su kabı oldu!
- İstanbul’da lale sezonu bitti, artık kentte nilüferler açacak.
- Tatil imkânı bulamayan vatandaş için ayağını suya sokma fırsatı.
- Şelaleler kenti İstanbul’dan etkileyici manzaralar.
- Yenibosna ve Bayrampaşa mavi bayrak için başvurdu.
- “Zaten avlayıp tekrar suya atıyorduk, maksat gevşemek” diyen amatör balıkçılara gün doğdu.
- İstanbul’un sualtı güzellikleri dünyadan ilgi görüyor: Dalgıç gözüyle evler, ofisler, kafeler...
- Venedikliler bizi kıskanıyor.
EKONOMİYİ OMZUNDA TAŞIYANLARA SELAM OLSUN
İSTANBUL’u sel götürmüş. Caddelerden nehir akıyor. Toplu taşımanın yolunu değil, artık araçların kendisini su basmış. 1.60’dan kısaların sokağa çıkmaması bir öneri de olsa televizyonda dillendiriliyor çünkü sel suyu yer yer o kadar yüksek. Trafik için zaten kilit bile denemez, trafik olmuş deniz trafiği.
Şu yazarınız bile sabah kalkıp avcı çizmelerini çekip toplantıya gitti! Artık 1.75 olmama mı güvendim nedir bilmem...
Ama biz işi aksatmıyoruz. Türklerin böyle bir vaziyeti var. Ölünüyor kalınıyor, fakat işe gidiliyor. Çünkü her gün 10 kere söylediğimiz gibi “Bırak Allah aşkına, işimiz gücümüz var bizim”!
Metrobüse mayoyla biniliyor ama o işe gidiliyor.
Şort giyiliyor, ayağa palet çekiliyor, gerekirse evin önünden caddeye kadar yüzülüyor, ama ofise varılıyor.
Paçalar sıvanıyor, koltuk altına önlem olarak şambrel sıkıştırılıyor, ama o dükkân illa açılıyor.
Gerekirse akıntıya kapılıp dalgaların götürdüğü istasyonda iniliyor ama o fabrikada işbaşı yapılıyor.
Bizim ekonomik sistemi her şeye rağmen ayakta tutan, bu yüksek enerjiyle, özverili ve uzun saatler çalışan esnaf, beyaz ve mavi yakalılardır...
Bir de boynumuza kadar suların içinde işyerine varmaya çalışırken hâlâ arkadaşa şaka yapmamızı sağlayan, yok edilememiş neşemiz, hayat sevincimizdir!
Barajlar doldu mu ne oldu bilmem, ama Türk milletinin serotonin stoklarına selam ederim.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş